Avusor Yaylası’na Gitmeye Nasıl Karar Verdik?
Son zamanlarda Trabzon ve çevresinde gidilebilecek yerler konusunda yeni arayışlar içerisindeydik. Hatta yaylalara karşı bir düşkünlüğümüz olmamasına rağmen son gezilerimizi Çamlıhemşin’in birbirinden güzel yaylalarına gerçekleştirmiştik. Halen Pokut, Sal, Gito ve Badara Yaylalarının etkisi üzerimizdeyken yeni bir yaylaya daha gidebilirdik. Ama hangisine gitmeliydik?
Gito ve Badara Yaylalarına giderken tercihimizi Turolog‘dan yana kullanmış ve çok memnun kalmıştık. Hemen Turolog’un tur katoloğunu incelemeye almıştık 🙂 Katologda gördüğümüz iki yayla bizi derinden etkilemişti: Avusor ve Huser. Hemen bu iki yayla hakkında ayrıntılı bilgi aldık. Avusor Yaylası’nda 1,5 saatlik doğa yürüyüşü sonrasına muhteşem Avusor Gölü‘ne varacak, Huser Yaylası’nda gün batımını seyredecektik. Gitmek için sabırsızlanıyorduk. Ancak Mayıs ayındaydık ve yayla yolu halen karlıydı. Haziran ayını beklememiz gerekiyordu. Haziran ayına gelince hemen gezi ekibini kurmak için hazırlıklara başladık ve Turolog Ayhan Bey’le iletişime geçtik. Grubumuz 7 kişi olduğu için indirim talebimizi olumlu karşıladılar ve kişi başı 100 TL’ye anlaştık.
Gezi Ekibimiz
Avusor ve Huser gezimiz için arkadaşlarımıza haber verdik. Karma bir grup kurduk. Grubumuz “Gezmek güzel şey” site yöneticisi Serdar, arkadaşlarımız Esra, Cansu, Ahmet, Nagehan, Masum ve bendenizden oluşuyordu.
Avusor Yaylası’na Nasıl Gidilir?
Avusor Yaylası’nın yolunu deneyimlemiş biri olarak, arazi aracınız yoksa kesinlikle özel araçla gitmenizi tavsiye etmem. Bu anlamda ulaşım için tur desteği almakta fayda var. Aksi taktirde çamura saplanma, araç lastiklerinde patlama, yolda kalma gibi risklerle karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu nedenlerle Turolog gibi güvenilir tur şirketleriyle anlaşmakta fayda görüyorum 🙂
Avusor Yayla Yolu
Trabzon Meydan’dan Turolog‘un minibüsüne binerek yolculuğumuza başladık. Çayeli’nden Tulumcu Emrah‘ı da alıp yola devam ettik. Çamlıhemşin’den Ayder Yayla yoluna saptık. Avusor Yaylası’na çıkabilmek için Ayder Yaylası’nın içinden geçmemiz gerekiyordu. Normalde Ayder Yaylası’na girişte ücret istiyorlardı; ancak bizden isteyen olmadı 🙂
Ayder’i biraz geçince de soldaki yola saparak Avusor Yaylası için tırmanışa geçtik. Ancak Trabzon’da günlük güneşlik olan hava, Çamlıhemşin’den sonra bir anda değişmiş, sisli ve yağmurlu bir havaya dönüşmüştü. Yine de havanın düzeleceği konusunda ümidimiz vardı. Avusor Yaylası çok yüksek rakıma sahip olduğu için bulutların üstüne çıkacağımız ve havanın düzeleceği düşüncesiyle yola devam ediyorduk. Bu sırada yayla yolunda hoplaya zıplaya ilerlediğimizi de ifade etmeliyim. Daha önce ulaşımı en zor yayla olarak Pokut Yaylası’nı sitede yazmıştık, tıklayabilirsiniz. Ancak son aldığımız haberlere göre Pokut Yaylası’nın yolunu düzeltmişler. Artık ulaşımı en zor yaylayı Avusor Yaylası olarak değiştirebiliriz.
Avusor Yaylası
Avusor Yaylası’na vardığımızda doğanın el değmemişliği karşısında yaylaya hayran kalmıştık; ancak bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Minibüsten nasıl ineceğiz diye düşünürken Marsis Dağ Evi‘nden bize büyük boy dondurma şemsiyesi gönderdiler. İkişer, üçer kişilik gruplar halinde şemsiye altında Marsis Dağ Evi’ne doğru yürüdük. Burada yarım saat kadar yağmurun dinmesini bekledik. Ancak yağmur dinmiyordu, sadece şemsiye ile yürünebilecek kadar azalmıştı. Biz de Marsis Dağ Evi’nden 4 TL karşılığında aldığımız tek kullanımlık acil durum yağmurlukları ile yürüyüşe başlama kararı aldık. Yola çıkmadan önce botlarımızı da yanımıza aldığımız için yağmurdan korunabilme konusunda şans bizden yanaydı 🙂
Avusor Gölü’ne Tırmanış
Yağmurluklarımızı giydikten sonra yürüyüşe başladık; ancak yağmur yağmaya devam ediyordu. Yürüyüşümüzü bazen patika yollarda bazen çimenlerde bazen kayaların üzerinde yaptığımız için yağmurun da etkisiyle kayıp düştüğümüz oldu. Allah’tan hiçbirimizde ciddi bir yaralanma meydana gelmedi. Ancak yürüdükçe rakım giderek yükseliyordu ve devamlı olarak dik yamaçlarda tırmanıyorduk. Ciddi anlamda yorulmuş, sık sık nefes alır hale gelmiştik. Bu sırada yağmur da dinmiş, sis açılmış, doğa canlanmaya başlamış, etrafımızdaki güzellikleri fark eder hale gelmiştik. Renk renk çiçekler ki ben bunlardan sadece komar çiçeğini tanıyabiliyorum, küçük dereler, otlayan inekler… İşte bütün bu güzellikler tüm yorgunluğumuzu unutturuyor, bir an önce göle varmak için içimizde daha fazla heyecan uyandırıyordu.
Tırmandıkça geriye doğru bakıyor, yayla evlerinin giderek küçüldüğünü fark ediyorduk. Epey zamandır yoldaydık; ancak göle yaklaştığımıza dair en ufak bir işaret yoktu. En kötüsü de grubumuz bölünmüştü. Serdar, Ahmet ve Esra önde; ben ortalarda; Cansu, Masum ve Nagehan ise gerilerden geliyordu. Ayhan Bey’in babası meşhur ıslığıyla bize yolu göstermeye çalışıyordu. Grubumuz üçe ayrılmıştı; ama yaylanın zemin yapısı engebeli olduğu için üç grup da birbirini görmüyordu.
1,5 saattir yürüyorduk ve gökyüzünde tekrar kara bulutlar belirmiş, sis de yavaş yavaş yayladan yukarıya doğru tırmanıyordu. Ve beklenen an gelmişti. Artık Avusor Gölü (Büyük Göl veya Dobelecezane Gölü) tüm muhteşemliğiyle karşımızdaydı. Ancak çok yorulmuştuk. Hemen göle nazır bir taşın üzerine oturup yüksek rakıma alışmaya, çarpıntımı dindirmeye çalıştım. 5-10 dakika sonra kendimi çok daha iyi hissediyordum. O kadar yüksekteydik ki bitki örtüsü yerini karlarla kaplı kayalara bırakmıştı. Şehrin merkezinden bakıp da uzaklarda gördüğümüz karlı dağların tepesindeydik artık ve ortamı bizzat teneffüs ediyorduk. Yol boyu daha önce görmediğimiz kadar güzel manzaralara şahitlik etmiştik. Bundan daha güzel ne olabilirdi? Bol bol fotoğraf çektik, çekildik.
Avusor Yaylası’nda İniş
Artık 1,5 saatlik yürüyüş sonunda geldiğimiz gölden ayrılma vaktiydi. Yağmur hafif hafif çiseliyordu. Hızlı hızlı inmeye, inerken de çıkarken olduğu gibi düşmeye devam ediyorduk. Bir süre sonra yağmur hızlanmıştı. Marsis Dağ Evi’nden aldığım yağmurluk biraz yırtılmıştı. Elimde şemsiyemle ıslanmamaya, özellikle de gözlüğümün ıslanmamasına özen gösteriyordum. Grubumuz yine bölünmüştü. Doğru yolu bulmakta güçlük çekiyorduk. Bir şekilde farklı yollardan da olsa geri dönmeyi başarmıştık. Bu arada az daha köpek saldırısına uğruyorduk, ucuz atlattık 🙂
Avusor Yaylası’ndan Ayrılış
Avusor Yaylası’na inip Marsis Dağ Evi’nde biraz dinlendik. Sobanın karşısına geçip kurumaya çalıştık; çünkü neredeyse bütün kıyafetlerimiz ıslanmıştı. Yanımızda getirdiğimiz erzaklarımızı açıp yemeye, susuzluğumuzu gidermeye çalıştık, çay içtik. Hava yağışlı ve sisli olduğu için Huser Yaylası’na geçmemizin bizim açımızdan güvenli olmayacağını, hava muhalefeti nedeniyle yolun iyice bozulduğunu, sis nedeniyle gitsek bile hiçbir şey göremeyeceğimizi söylediler. Ancak turda bizden başka misafirler de vardı ve Huser’e gitme konusunda çok ısrarcıydılar. En azından gitmeyi deneyebilirdik. Ayhan Bey’i ikna ettikten sonra minibüse bindik ve yola koyulduk. Ancak Huser maceramız da en az Avusor kadar ilginç olduğundan Huser’i başka bir yazımızda sizlerle paylaştık, tıklayıp okuyabilirsiniz 🙂
Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel