Dokuz Eylül Üniversitesi’nin düzenlediği iki haftalık kurs sonrası (Haziran 2015) katılımcılar şehirlerine dönmeye başlamıştı. Ama bizim ayrılmaya niyetimiz yoktu 🙂 İzmir’de ayak basacak yer bırakmayınca rotamızı farklı yerlere çevirmeye karar verdik. Bunun için de en güzel yer Pamukkale idi. Zaten kursta tanıştığımız 2 arkadaşımız da Denizli’de çalışıyorlardı. Onlar hem çalıştıkları yere dönmüş olacaklardı, hem de bize Pamukkale‘yi gezdireceklerdi.
Çok küçükken gittiğim Pamukkale’yi hayal meyal hatırlıyordum. Eski görkemli halinden eser kalmamış deniyordu birçok okuduğum yerde. Gidip yerinde görmek, öyle karar vermek lazım diyerek düştük yollara…
Denizli’ye vardığımızda sınırlı vakit nedeniyle direk Pamukkale’ye doğru hareket ettik. Şehir merkezine yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki bu “beyaz cennet”i görmeden önce arkadaşlarımızın tavsiyesiyle Hierapolis Antik Kenti‘ni ziyaret ettik. Daha önce ismini dahi duymamış olduğum bu antik kentin kuruluşu hakkında bilgiler kısıtlı. Ancak ismini Bergama’nın efsanevi kurucusu Telephos’un karısı Amazonlar kraliçesi Hiera’dan aldığı biliniyormuş.
Antalya escort –
Alanya escort –
Ardahan escort –
Pamukkale travertenlerine çok yakın mesafedeki antik kent oldukça geniş bir alana yayılmış. Roma İmparatoru Neron döneminde Helenistik döneme özgü şekilde varlığı sürdüren kent, büyük depremler sonrası bu özelliğini kaybetmiş ve tipik Roma kenti halini almış.
Daha Hierapolis bitmedi. Şimdi sırada hayran kaldığım bir antik tiyatro var. Biraz yüksek mevkide yer alıyor, sakın gözünüz korkmasın, yola devam edin ve burayı kesinlikle görün.
Hem kültürel hem doğal miras olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan ve dünyada eşi benzeri olmayan 2500 yıllık Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’nde bulunan 1800 yıllık Hierapolis Antik Tiyatrosu gerçekten muazzam bir yapı. Açıkçası ben bu kadar güzel korunmuş antik tiyatro göreceğimi hayal etmemiştim. Efes’te, Bergama’da ve daha farklı antik kentlerde gördüğüm antik tiyatrolara göre daha güzel olduğunu düşünüyorum.
Antik tiyatroda büyülendikten sonra DÖSİM işaretini gördüğümüz başka bir yerde bulduk kendimizi. DÖSİM görünce aklımıza “müze kart” ve dolayısıyla bedava giriş imkanı geliyordu 🙂 Bu hevesle girdiğimiz Hierapolis Antik Havuz bölümünde hevesimiz kursağımızda kaldı. Çünkü giriş ücretliydi. 32 TL gibi uçuk bir rakam isteniyordu havuz için. Havuza girmesek de çevresiyle beraber kesinlikle görülmesi gereken bir ortam.
Roma İmparatorluğu Dönemi’nde tam bir sağlık kenti olan Hierapolis’teki bu antik havuz daha önce bahsettiğim depremler sırasında oluşmuş. Havuzun içindeki antik kalıntılar çok güzel bir görüntü oluşturuyor. Antik havuzdaki suyun sıcaklığı ise rahatlatıcı etki dışında, birçok hastalığın tedavisi konusunda da etkili imiş.
Bu arada, bulunduğumuz süreçte havuz içinde sadece yabancı turistler bulunmaktaydı 🙂 Bunun sebebi havuzun ücretinden kaynaklı sanırım.
Gel gelelim o meşhur travertenlere…Ortama ve çeşitli nedenlere bağlı olarak kimyasal reaksiyon sonucu oluşan bu kayalara traverten denmekte. Görüntüyü ilk defa görenler için büyüleyici olacağını inandığım Pamukkale Travertenleri, benim gibi daha önceden gören veya eski fotoğraflarını gören için üzüntü verici. Travertenlerin bir kısmında kararma meydana gelmiş. Turistler için düşünülen otellerin inşası ile artan hasar, gözle görülür seviyeye ulaşmış maalesef.
Ancak yine de bütün bu olumsuzluklar bu yerde etkilendiğimiz gerçeğini değiştirmiyor. Ayakkabılarla basmanın yasak olduğu travertenlerde özgürce dolaşıp, küçük havuzlara dilediğiniz gibi girebilirsiniz. Bazı yerler çok kaygan, dikkat etmekte fayda var 🙂 Gittiğinizde birçok Uzakdoğu Asyalı turistle karşılaşacaksınız, benden selam söyleyin 🙂
Ören yerinin hemen dışındaki bu kocaman Denizli Horozu heykeli ile Pamukkale’ye veda ettik. Ancak arkadaşlarımızın özellikle göstermek istedikleri bir yer daha vardı.
Pamukkale’ye yaklaşık 4 kilometre uzaklıkta bulunan Karahayıt, travertenleri görebileceğiniz başka bir yer. Ancak buradakilerin rengi kırmızı 🙂 Küçük bir alanda bulunan bu travertenlerin ortasından kaynar su çıkışını izleyebilirsiniz. Pamukkale’ye kadar gelmişken bu yeri de -özellikle gündüz saatlerinde- görmeniz naçizane tavsiyemdir.
Bu şirin travertenlerle beraber 2 haftalık Ege turumuz da son bulmuş oldu. Bir sonraki maceralarda görüşmek üzere 🙂
Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel
Yorumlar
Eda
(9 Şubat 2018 - 09:50)Çok güzel bir yazı olmuş teşekkürler 🙂