Beyrut’ta Asker Tarafından Alıkonulduk!

İlk yurt dışı seyahatimi 2012 yılında Amerika’ya yapmış, orada eğitim gören abimle 1 ay boyunca ülkenin altını üstüne getirmiştik. O geziden sonra abimle beraber yurt dışına çıkma fırsatı bulamamıştım. Ta ki Lübnan gezisine kadar…

1 Mayıs resmi tatilinin pazartesi gününe denk gelmesi ve benim 3 günde gezebileceğim bir ülke arayışım Lübnan gezisini gündeme getirdi. Gezilerimde her daim yanımda olan Özgün ve Bekir abinin üç gün için Lübnan’a sıcak bakmaması üzerine abim imdadıma yetişti ve beraber gitmeye karar verdik.

Uçak firması seçiminde tabii ki en ucuz fiyata sahip olan Pegasus’u tercih ettik. Ancak bu tercihimiz hava alanında yaklaşık 5 saat geçirmemiz demekti. Çünkü uçak ülkeye gece varıyordu. Karanlıkta şehir merkezine gitmektense, gün aydınlanınca şehri gezmek daha mantıklıydı. Biz de öyle yaptık ve sabah saatlerinde taksi bakmaya başladık. Daha önce okuduğum yazılarda taksicilerin çok uçuk fiyatlar istediği yazılıyordu. Bize de kapıyı 40 dolardan açtılar. Abim 20 dolarda diretiyordu. Taksiciler her ne kadar kabul etmese de orta yol bulundu ve başka bir yolcuyu da taksiye alarak 40 doları bölüştük. Neden bu kadar ayrıntıya girdiğimi sorgulayanlar için hemen açıklama yapayım; o başka bir yolcu da hikayenin kahramanlarından 🙂

Şehir merkezinde taksiden indiğimizde saat sabahın 6 sı idi. Ortalıkta askerlerden başka kimse yoktu diyebilirim. O sessiz ortamda açık renkli plaj tişörtü, elinde valiziyle yanımızda duran yolcuyla ayak üstü muhabbete girdik. Meksikalı olduğunu, arkadaşlarıyla akşam saatlerinde buluşacağını ve o zamana kadar yapacak şeyinin olmadığını söyledi. Daha biz sormadan bize katılıp katılamayacağını sordu. Biz de gün boyunca deliler gibi yürüyeceğimizi, onun için sorun değilse katılmasından memnuniyet duyacağımızı bildirdik. Ve geziye henüz başlamamışken 3. yoldaşımızı aramıza katmış olduk 🙂

Adı Jorge (kolay olsun diye George diyordu) olan bu Meksikalı kardeşimiz koca valizini çeke çeke peşimize takıldı. Biz de normal hızımızı biraz düşürerek ona uyduk. Gezimize de Downtown bölgesinden başladık. Bütün giriş – çıkışları polis / askerler tarafından kontrol altında tutulan bölgede fotoğraf çekmek de ayrı bir sorun. Yine daha önce okuduğum yazılarda polis/askerin ve resmi kuruluşların fotoğraflarını çekmenin yasak olduğu yazıyordu.

Beyrut
Downtown bölgesindeki resmi binalardan biri – Beyrut

Yine de şansımı denemek adına Downtown bölgesinde izin istedim ve birkaç resmi binanın fotoğrafını çekebildim. Sabah saatlerindeki bu ziyaretimizin ardından yönümüzü Beyrut Ulusal Müzesi’ne çevirdik. Yol üstündeki bir pastanede kahvaltımızı yaptıktan sonra etrafta gördüğüm güzel mimarili binalara fotoğraf çeke çeke müzeye doğru yürüdük. İşte ne olduysa o an oldu. Mimarisini beğendiğim bir binanın fotoğrafını çekmemle, sivil birinin elini telefonumda görmem aynı saniyede gerçekleşti :). “Ne yapıyorsun?”, “Fotoğrafları hemen sileceksin!” gibi cümleler duyuyorduk. Ne olduğuna anlam verememekle beraber “Tamam, sileceğim” desem de karşı caddede bina önünde nöbet tutan askerlerin yanına götürülmekten kurtulamadık. Hemen pasaportlarımız istendi ve içeriye haber uçuruldu. Bizde şaşkın, karşı tarafta gergin bir hava hakimdi. Çok geçmeden halinden daha kıdemli olduğu belli olan bir asker geldi. Aynı diğerleri gibi fotoğraf çekmenin yasak olduğundan bahsediyordu. Yasağı bilmediğimizi (binanın resmi olduğunu fark etmedim 🙂 ), fotoğrafı silebileceğimizi bu abimize de söylesek de, bu abimiz diğerlerine göre daha sert mizaçlıydı. Üçümüzü de binanın içine aldılar. Jorge nin valizi, bizim de sırt çantalarımız incelendikten sonra bir asker ve bu kıdemli abimizin bulunduğu küçük bir odaya götürüldük. Abimiz hâlâ kendi kendine bu işin yasak olduğunu sayıklıyordu. Bizden ise çıt çıkmıyordu. Benim telefonum ve pasaportlarımız onların elindeydi. Kimse bizimle konuşmuyordu. Öylece odada oturuyorduk. Odaya sürekli sivil ve askeri kıyafetli insanlar girip çıkıyor, bize bakmıyorlardı bile 🙂 Jorge’ye dönerek kusura bakmamasını söylediğimde adamın rahatlığı yüzünden okunuyordu. Bana cevabı ise “Part of show (Şovun parçası)” oldu. Adam sanki sürekli böyle şeyler yaşıyor 🙂 Abim de rahatlatıcı sözler söylüyordu: “En fazla olay konsolosluğa gider, sıkıntı olmaz.”

Beyrut
Abim – Jorge – Ben

Zaman geçiyor, odadaki bekleyişimiz sürüyordu. Yaklaşık yarım saat sonra bulunduğumuz küçük odadan alınıp, kıdemli abimiz eşliğinde başka bir odaya götürüldük. Burada ise esmer tenli, genç, yakışıklı ve sivil giyimli biri duruyordu. Kendisinin ve çevredekilerin hâl ve hareketlerinden oranın komutanı olduğu belliydi. Ancak komutanın ne mizacı sertti, ne de konuşma tarzı. Ortamda ılıman bir hava vardı. Derken pasaportlarımız odaya geldi ve inceleme başladı. Üstün körü pasaportlar kontrol edilirken Jorge nin pasaportunda bir detay komutanın dikkatini çekti.  Jorge’nin bir diğer ismi de “Farah” tı. Meğer adamın dedesi Lübnanlı’ymış 😀 Her ne kadar Jorge’nin ailesinden kimse ülkede olmasa da Lübnan’la alakalı bir durumun bulunması bizim için bir artıydı. Sonra sıra bize geçti. Komutan (Adı Hady imiş) Türkiye’de hangi ilde kaldığımızı sordu. Trabzon deyince bir anlam veremedi ancak ağzındaki baklayı sonradan çıkardı. Bizim eleman kıyafet alışverişi için 8-9 kere İstanbul’da bulunmuş. Adam İstanbul aşığı çıktı 🙂 Ve iyice rahatlamamızı sağlayan o sözcükler çıktı ağzından:”Çay? Kahve?”

Jorge kahvesini, biz de çaylarımızı içerken sürekli odaya girip komutanı tek yanaktan öpen kişiler dikkatimizi çekmeye başlamıştı. En sonunda pastayı da görünce komutan, bugünün doğum günü olduğunu söyledi. Sanki bütün tesadüfler bizi buluyordu 🙂 Artık odada 4 arkadaş oturuyor gibiydik. Ama sorun hâlâ çözüme kavuşturulmamıştı. İçeriye alınmamıza sebep olan fotoğraf telefonumda duruyordu. Benden silmemi rica etti, ben silerken de bayraklı binaların ve askerlerin fotoğraflarını çekmemem konusunda tavsiyede bulundu. Bu sırada telefonumdaki diğer fotoğraflara bakmayı da ihmal etmedi 🙂 Downtown bölgesinde çekmiş olduğum resmi bir binanın fotoğrafını fark etti ve bunun da yasak olduğunu söyledi. Ben izin alarak çektiğimi söyleyince şaşırdı, fotoğrafı sildirmedi 🙂 Endişeli, tedirgin bir şekilde girdiğimiz binadan güle oynaya çıktık 😀

Beyrut
Olaylar Sonrası Yemek Keyfi 🙂

Daha ülkeyi gezmeye başladıktan 3 saat sonra yaşadığımız bu olay bize güzel bir ders oldu. Bayrak gördüğümüz yerlerde sürekli abimin uyarılarına maruz kaldım :). Ama çok şükür sıkıntısız bir şekilde geziyi tamamladık.

Bize gün boyu valiziyle eşlik eden Meksikalı arkadaşımız Jorge ise günümüze ayrı bir eğlence katmış oldu. Meksika’ya yolum düşerse onun kapısını çalmayı düşünüyorum (Muhtemelen bizi görmek istemeyecektir 😀 ).

Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel

Bir Yorum Yazın

Yazar: Serdar

Küçüklüğümden beri babam sayesinde ekonomik tatiller yaptık. Büyüdükçe babamın izinden gitmeye çalışıyorum :) Bugüne kadar kendime göre çok yer gezdim ancak bunları bloga yazma fikri arkadaşların ısrarı sonucu oluştu. Gezmek güzel şey, hayat gezince güzel :)