Başlığı atmak için çok düşündüm. Biliyorum ki, bu konu hakkında çeşitli söylentiler var. Doğudaki birçok ilimiz için bu yakıştırma kullanılıyor. Hattâ yapılan bir oylama sonucu Gaziantep’in en fazla oyu aldığını da biliyorum. Ama yine de benim için Doğu’nun Paris’i Van’dır, Van olarak kalacaktır 🙂
Yüz ölçümü bakımından ülkemizin 5. büyük ili olan Van; M.Ö. 7000’li yıllara uzanan tarihi ve ismini vermiş olduğu Türkiye’nin en büyük gölü ile gezilecek yerler listeme girmeyi başarmıştı. Tabii bunda Ağrı’da çalışan saygıdeğer büyüğüm Bekir abim ve Van’da mesleğini icra eden üniversiteden arkadaşım Onur’un da etkisi büyüktür.
Özgün ile Trabzon’dan Ağrı’ya otobüsle yaptığımız yolculuğun ardından Bekir abimin aracıyla gittiğimiz İshak Paşa Sarayı hafta sonu gezimizin ilk ayağını oluşturmuştu. Sabahın ilk saatlerinde yaptığımız saray ziyaretinden sonra hedefimiz Van oldu.
Van’da Gezilecek Yerler
Muradiye Şelalesi: Şelale benim vazgeçilmezim. Gittiğim yerlerde baktığım ilk şey, kıyıda köşede bir yerde şelale olup olmaması 🙂 Bu konuda Van benim için şanstı. Çünkü gürül gürül akan Muradiye Şelalesi şehrin sınırları içinde yer alıyor. Adını Osmanlı padişahı IV. Murat’tan alan Muradiye Şelalesi, il merkezine 80 kilometre uzaklıkta. 18 metreden dökülen şelale çok kuvvetli bir akış gücüne sahip. Bu da görsel bir şölen oluşturuyor. Bir başka güzel haber ise şelalenin sadece görünen kısımla sınırlı kalmaması. Şelaleyi karşınıza alıp, sol tarafınızdaki alandan devam ederseniz küçük bir şelale daha sizi karşılıyor olacak. Bu arada şelalenin donmuş hali ise ayrı bir güzel.
Şeytan Köprüsü: Şelaleden il merkezine olan yolculuğumuzdaki ikinci durağımız Şeytan Köprüsü. Bend-i Mahi Çayı üzerinde, birbirine çok yakın konumdaki kayaların bulunduğu bölgeye yaptırılan köprü ilginç bir görüntü oluşturuyor. Bir düğün alayının köprüden düşerek ölmesinden dolayı “şeytan” adını aldığı rivayet edilen köprüyü zamanınız bolsa görün. Bizim gezi ekibinin pek ilgisini çekmedi 🙂
Van Kedisi Evi: Üniversite yerleşkesinde bulunan bu evde, koruma altındaki kedileri görebilirsiniz. Giriş ücreti 1 TL. Eğer kedileri sevmek istiyorsanız, cüzi bir miktar daha ödeyerek alacağınız yemlerle tel arkasına geçebiliyorsunuz.
Akdamar Adası ve Kilisesi: Gelelim Van Gölü’ndeki 4 adadan en büyük ve en popülerine. Van deyince akıllara gelen Akdamar Kilisesi, 915-921 yılları arasında Vaspurakan Kralı I. Gagik tarafından Keşiş Mimar Manuel’e yaptırılmış. Dört yapraklı yonca şeklinde haç planında yapılan kilise, içindeki freskler ve dış yapısındaki figürlerle göz kamaştırıyor. Yapılan restorasyonla yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası olan bu adaya ulaşım için Gevaş ilçesini ya da 5 kilometre batısındaki iskeleden kalkan feribotları kullanmak gerekiyor. Feribot yolculuğu iskeleden kalkanlarla 20 dakika, Gevaş’tan kalkanlarla ise 30 dakika sürmekte. Ücret ise aynı: Gidiş-geliş 15 TL.
Adanın şöyle de bir hikayesi var: Rivayete göre zamanında bu adada yaşayan Ermeni baş keşişin güzelliği dillere destan Tamara adında bir kızı vardır. Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan bir genç bu kıza âşık olur. Bu genç Tamara ile buluşmak için her gece adaya yüzer. Tamara ise ona gece karanlığında yerini belli etmek için onu bir fenerle bekler. Bundan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına iner ve sürekli yer değiştirerek gencin boşuna yüzüp, gücünü yitirmesine neden olur. Yüzmekten gücünü yitirip, yorulan genç çoban boğulur ve boğulmadan önce son nefesiyle “Ah Tamara!” diye haykırır. Bunu duyan kız da hemen ardından kendini gölün sularına bırakır O günden sonra ada Ah Tamara! ismi ile anlatılır. Daha sonra Türkçemize “Akdamar” olarak geçmiş. (Alıntıdır)
Halime Hatun Kümbeti: Haberlerde görmüşsünüzdür ya da sosyal medya hesaplarında denk gelmişsinizdir bu kümbete. “TOKİ arazisine kümbet yaptıran Selçukluları kınıyorum” diye esprisi yapılan yer işte bu kümbet 🙂 Van’ın Gevaş ilçesinde bulunan bu kümbet yaklaşık 700 yıl önce Melik İzzeddin tarafından kızı Halime Hatun adına yaptırılmış. Arkasındaki manzarayı yorumlamayı size bırakıyorum.
Van Kalesi: Urartular’ın başkenti Tuşpa’ya ait kale, adeta yıllara meydan okuyor. M.Ö. 840 – 825 yıllarında inşa edilen ve günümüze kadar ulaşan bu tarihi yapı tüm ihtişamıyla ziyaretçilerini bekliyor. Girişte 5 TL ödedikten sonra surlara kadar tırmanmak gerekiyor. Tepeye ulaşıldığında ise 360 derece Van manzarası ayaklarınızın altında. Bu manzarayı güneşin batışını izleyerek taçlandırmanızı şiddetle tavsiye ederim 🙂
Kaya Çelebi ve Hüsrev Paşa Cami: Van Kalesi’nden çektiğim bu fotoğrafta 2 cami bir karede. Sırasıyla 17. ve 16. yüzyıllarda yapılan bu camiler mimarileriyle görülmeye değer. Bu arada sağ tarafta yer alan Hüsrev Paşa Cami’nin Mimar Sinan’ın eserleri arasında sayıldığını hatırlatmakta fayda var.
Van İskelesi: “Burası da görülecek yer mi?” diye sorabilirsiniz. Ben de ilk başta aynı düşüncedeydim. Ancak iskeledeki feribotu görünce fikrim değişti. Çünkü hayatımda ilk defa feribotun tren taşıdığına şahit oldum. Evet, bu feribotların asıl amacı Van – Tatvan arasında tren taşımak. Boşluk olursa araç da taşıyorlarmış ama çok yaygın bir uygulama değil. Ayrıca iskelede akşam yürüyüşü yapabilir, burada bulunan kafelerde soluklanabilirsiniz.
Van Gölü: Ve tabii ki Van Gölü. Şehre çok güzel bir hava katmış. Yol boyunca karlı dağların da etkisiyle çok güzel manzaralarla karşılaştık. İkide bir aracımızı yol kenarına çekmemiz bunun kanıtı sanırım 🙂
Listedeki yerlerin haricinde gitmeyi çok istediğim ama göremediğim Hoşap Kalesi, Başkale’deki Aziz Bartholomeus Manastırı ve Vanadokya Van’daki diğer gezilecek yerler. Vanadokya’ya da gitmeye niyetliydim ancak yakın zamanda giden birisinden aldığım olumsuz yorumdan dolayı gitmekten vazgeçtim. Bir de, 15 Nisan – 15 Temmuz ayları arasında Van’ın Erciş ilçesindeki bölgede izleyebileceğiniz akıntıya ters yüzen inci kefallerini izlemek geziniz için farklı bir alternatif olabilir.
Van’da Yemek
Bak Hele Bak: Ülkemizde 2 ilin kahvaltısının meşhur olduğunu duymuştum. Bu illerden biri Diyarbakır, diğeri ise Van’dı. Diyarbakır’da kahvaltıyı denemiş, çok da beğenememiştim. Sıra Van’a gelmişti 🙂 Şehirdeki en ünlü kahvaltıcı Bak Hele Bak Yusuf Konak’ta kahvaltımızı yaptık. Yöresel lezzetlerin (otlu peynir, kavut, murtuğa vb.) masamızı süslediği bu kahvaltı da benim damak zevkime çok uygun gelmedi 🙂 Çayın biz istemeden doldurulması benim için bir artıydı. Bu arada mekan sahibi Yusuf Konak’ın eğlenceli muhabbetine hazırlıklı olun. Ufak hediyelerle insanın gönlünü almasını biliyor 🙂 Kahvaltının fiyatı ise kişi başı 20 TL.
Merkez Et Lokantası: Bak Hele Bak gibi İskele Caddesi’nde yer alan bu lokantada karışık ızgara denedik. Gezinin verdiği yorgunluk ve açlıktan dolayı mıdır bilinmez bize çok lezzetli geldi 🙂 Ücreti: 25 – 30 Tl civarıydı.
Van’ı da böylece geride bırakmış oldum. Bu yazı vesilesiyle yemek ve konaklama sponsporum; yakışıklı, sempatik, cömert, selvi boylu, al yazmalı dostum Onur’a şükranlarımı sunuyorum 😀
Haritamı eklemeyi ihmal etmeyeyim.
Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel