Adana – Hatay – Mersin gezimizin son günü…Çok güzel geçen 2 günün ardından rotamız Mersin. Biz günün ilk saatlerini Tarsus’a ayırdık.
Mersin’in en doğusundaki ilçe olan Tarsus’un geçmişi 8000 yıl öncesine dayanıyor. Her ne kadar turizme yeteri kadar açılamamış olsa da kesinlikle gezilmesi, görülmesi gereken yerlerden biri. Benim beklentilerimi fazlasıyla karşılayan bir ilçe oldu.
Tarsus’ta Gezilecek Yerler
Tarsus Şelalesi: Tarsus merkezine yaklaşık 2 kilometre uzaklıkta bulunan Tarsus Şelalesi, Berdan (Kyndos) Çayı’nın üzerinde yer almakta. Bizans imparatoru Justinyen(MS 527 – 565) tarafından su taşkınlarını önlemek için yatağı değiştirilmesi sonucu oluşan bu şelalenin bulunduğu alan Romalılar döneminde mezarlık olarak kullanılmış.
Kyndos için bir rivayete göre, Büyük İskender burada suya girmiş ve zatürre olmuş. Daha sonra iyileşemeyerek Suriye’de ölmüş.
4-5 metre yükseklikten dökülen şelaleyi Ocak ayında gördüğümüz için debisi düşüktü. Bahar aylarında çok daha güzel bir görüntünün olacağını düşünüyorum. Bize bu görüntü de yetti aslında 🙂
Şelalenin hemen yanında Karacaoğlan’ın heykeli bulunuyor. Yöre halkı Karacaoğlan’ın Tarsus’lu olduğuna inanıyormuş.
Tarihi Tarsus Evleri: Taş, kerpiç ve ahşap kullanılarak hazırlanan Tarihi Tarsus Evleri iki katlı olarak inşa edilmiş. Evlerin alt katı ambar, üst katı yaşam alanı olarak kullanılıyormuş.
Günümüzde yapılan restorasyon çalışmaları ile güzelliğini koruyan bu tarihi evler, Tarsus’ta en çok beğendiğim yer olmuştu.
St. Paul Kuyusu: Tarihi Tarsus Evleri’ nin bulunduğu bölgede olan bu kuyu İncil’de adı “müjdeleyici” olarak geçen St. Paul’un evinin yeri olarak kabul edilen bir avluda bulunuyor. St. Paul, misyoner olarak büyük başarısı ve İncil’in yeni şekline kaynak olan yazılarından dolayı Hristiyanlar için önemli bir kişi.
Kuyunun hemen yanında yapılan kazı çalışmalarında St. Paul’un evine ait olduğu düşünülen kalıntılara ulaşılmış ( Bizimle çok ilgilenen görevli abimizden öğrendik 🙂 ) Bu arada giriş ücretli: 5 TL (Müze kart geçerli).
St. Paul Kilisesi: St. Paul’a adanan bu yapının MS 12. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmekte. 1994 yılında Kültür Bakanlığı’na tahsis edilmiş ve St. Paul Anıt Müzesi olarak açılmış.
Tavanında Hz. İsa ve 4 İncil yazarının freskleri bulunuyor. Hristiyanlar için değeri yüksek olan bu kilise, St. Paul Kuyusu ile birlikte UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ nde bulunuyor. Giriş ücreti 5 TL ( Müze kart geçerli)
Kutalmışoğlu Süleyman Şah Heykeli: Tesadüfen gördüğümüz bu heykel, Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Süleyman Şah’a ait. 1082 yılında Çukurova’ya giren Süleyman şah ilk önce Tarsus’u fethetmiş.
Kırkkaşık Bedesteni: Ramazanoğulları Beyliği’nden Piri Paşa’nın oğlu İbrahim Bey tarafından 1579 yılında yaptırılan bedesten, Tarsus’a geldiğinizde hediyelik eşya almak için uğrayacağınız ilk durak. Bedestenin dış yapısında bulunan kaşık süslemelerinden dolayı bu ad verilmiş. İçinde 21 oda bulunmakta.
Tarsus Ulu Cami: Ulu Cami, Kırkkaşık Bedesteni ile aynı yılda Ramazanoğulları Beyliği’nden Piri Paşa’nın oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmış. Yer olarak da bedestenin hemen yakınında bulunuyor. Yapıda sadece kesme taş kullanılmış.
Cami-i Nur diye adlandırılan caminin yapısına 1895’te saat kulesi eklenmiş, çok da güzel olmuş 🙂
Yeni Hamam: Adıyla pek uyuşmasa da 1785 yılında Mir el-Hac Tor-zade tarafından yaptırılan bu hamam Ulu Cami alanının doğusunda yer alıyor. Yapı olarak ilgimi çektiği için koyma ihtiyacı hissettim kendimde 🙂
Kubat Paşa Medresesi: Ramazanoğullarından Piri Paşa’nın kardeşi Kubad Paşa tarafından 1553 tarihinde medrese olarak inşa edilen bu yapı 1970 yılından 1998 yılına kadar Tarsus Müzesi olarak kullanılmış.
Makam-ı Danyal Cami: Kubat Paşa Medresesi’nin hemen çaprazında bulunan bu yapı, 1857 yılında yaplmış. Danyal Peygamberin makamı bulunmasından dolayı Makam-ı Şerif Cami de denilmekte.
Kleopatra Kapısı(Deniz Kapısı): Tarsus’un girişinde bulunan bu kapı Bizans döneminde inşa edilen kent surlarındaki 3 kapıdan ayakta kalan tek kapı. Mısır’ın ünlü kraliçesi Kleopatra büyük aşkı Romalı General Antonius için Tarsus’a geldiğinde bu kapıdan giriş yaptığı için Kleopatra Kapısı denmiş. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde bu kapı için “iskele kapısı” ismini kullanmıştır.
Nusret Mayın Gemisi: Tarsus gezimizin son durağı Nusret Mayın Gemisi Müzesi. Çanakkale Destanı’nın önemli kahramanlarından olan bu gemiye Tarsuslular sahip çıkmış. 1989 yılında Mersin yakınlarında batan gemi 1999 yılında kurtarılmış ve 2002 yılında 3 parça halinde Tarsus’a getirilmiş. 2003 yılında ise anıt müze halinde açılmış. Geminin bulunduğu parkta Çanakkale Savaşı’na ait başka eserler de bulunuyor.
Kendimce Tarsus’ta gezilecek yerleri sıralamaya çalıştım. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; Tarsus gezmeyi sevenlerin kesinlikle görmesi gereken bir ilçe.
Tarsus’ta gezilecek yerler bunlarla sınırlı değil tabii ki. Yol güzergahımızda olmayan Eshab-ı Keyf Mağarası(Yedi Uyurlar Mağarası), Roma Yolu, Şahmeran Hamamı gibi gezilecek yerler de mevcut.
Tarsus’u geride bırakıp Mersin’e doğru yola çıktık. Sıradaki yazım Mersin olacak inşallah 🙂
Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel