İki Yüzlü Şehir: Beyrut

Yazıma başlığı açıklayarak başlayayım. Bir zamanlar “Orta Doğu’nun Paris’i” diye adlandırılan, ancak 1975-1990 yılları arasındaki iç savaştan dolayı yıkıma uğrayan Beyrut, iş adamı Rafik Hariri’nin (daha sonra Başbakan olmuş) büyük uğraşları sonucu savaşın bitmesiyle toparlanmaya başlamış. Her ne kadar aradan 27 yıl geçse de, savaşın izlerini iç kesimlerde gezerken hâlâ fark edebilmek mümkün. “Downtown” adıyla anılan şehir merkezinin çevresinden sahile doğru yürüdüğünüzde ise çağ atlamış hissine kapılabilirsiniz. İşte neredeyse bir kilometre içinde böyle büyük bir değişimi gözlemlediğim için “İki Yüzlü Şehir” başlığını uygun gördüm.

Açıklamamı yaptığıma göre gönül rahatlığıyla gezilecek yerler kısmına geçebilirim 🙂

Beyrut Gezilecek Yerler

Nejmeh Square, Place de l’Étoile / Downtown: Gezimize şehrin kalbi olan meydanla başladık. Bütün giriş-çıkışların askerler ve polisler tarafından kontrol edildiği bölgede tüm sokaklar ana meydana çıkıyor. Meydanın tam ortasında 25 metre yüksekliğinde bir saat kulesi bulunmakta. Parlamento binası, iki katedral, bir müze, birçok kafe/restoran ve sıra sıra dizilmiş kahverengi binalara sahip olan bu meydan Beyrut gezisinde ilk ziyaret edilmesi gereken bölgelerden.

Saat Kulesi
Downtown – Saat Kulesi

Ancak ne var ki böyle potansiyele sahip bir meydanın ziyaretçi sayısı oldukça düşük. Meydana yakın konumdaki dükkanların kapalı olması da gözlerden kaçmıyor. Güvenlikle alakalı olduğunu düşündüğüm bu durumu dile getirirken bir önceki yazımdaki uyarımı tekrarlayayım. Üstünde Lübnan bayrağı olan bir binayı fotoğraflamak istiyorsanız bunu izin alarak yapmanızda büyük bir fayda var. Yoksa bizim gibi alıkonulabilirsiniz 🙂

Beyrut
Parlamento Binası

St. Georges Greek Orthodox Church: Meydanda bulunan bu kilise 1772 yılında tamamlanmış. Zaman içerisinde doğal felaketler, erozyonlar gibi sebeplerden dolayı birkaç kez restore edilen kilise, Lübnan’daki iç savaş döneminde yakılmış,birçok eşyası çalınmış. 1995’te başlayan yenileme çalışmalarında yapılan kazılarda diğer kiliselere ait kalıntılar ve Roma kolonilerine ait bir bölüm keşfedilmiş. Bu keşifler kilisenin hemen altında bir yer altı müzesinde sergileniyor. Kilisenin içinden bir kısmının görüldüğü müzeye giriş ücreti 5000 Lübnan Lirası. Çok bir esprisi olmayan müzeye girmenize gerek yok, kilise yeterince güzel 🙂

St. Georges Greek Orthodox Church
St. Georges Greek Orthodox Church – Alttaki mağaradan çektim. Kilise içinden çekim yasak 🙂

Mohammad Al-Amin Cami: İstanbul’daki Sultan Ahmet Cami’den esinlenilerek inşa edilen bu cami, Beyrut’taki merkezi ibadethane konumunda. Osmanlı mimarisini ve Memlük tarzı çizimleri barındıran cami, koyu sarı taşlardan olan dış cephesi, büyük mavi kubbesi ve 72 metrelik Mekke tarzı minareleri ile dikkatleri üzerine çekmekte. Mavi kubbelerinden dolayı “Mavi Cami” olarak da adlandırılmakta olan bu güzel caminin iç mimarisi de görülmeye değer.

Mohammad Al-Amin Cami
Mohammad Al-Amin Cami

Saint George Marinate Katedrali: Mohammad Al-Amin Cami’nin hemen yanındaki bu katedral 19. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş. Lübnan’da yaşanan iç savaşta yukarıda bahsettiğim kilise gibi tahrip edilen katedral, uzun süren restorasyon çalışmalarıyla 2000 yılında tekrar faaliyete geçmiş. Caminin hemen yanında olması sebebiyle ilginç ve güzel fotoğraflar ortaya çıkmakta.
Katedral ile kilise arasında ise küçük bir alanda Roma kalıntıları bulunmakta. Şehrin göbeğinde antik eserlerin bulunmasını daima sevmişimdir 🙂

Saint George Marinate Katedrali
Saint George Marinate Katedrali

Martyrs Monument (Şehitler Anıtı): Caminin hemen yakınındaki bu anıt, 1916 yılında Osmanlı komutanı Cemal Paşa’nın emriyle infaz edilen Lübnanlı ve Arap milliyetçileri adına yapılmış. İç savaş döneminde hasar alan anıt restore edilirken savaşın izleri kasıtlı olarak bırakılmış.

Martyrs Monument (Şehitler Anıtı)
Martyrs Monument (Şehitler Anıtı)

Beyrut Ulusal Müzesi: Konum olarak merkezin biraz dışında yer alan müze, koleksiyonunda yaklaşık 100.000 eser barındırıyor. 1942 yılında faaliyete geçen 3 katlı bu müzede heykellerden farklı olarak geçmişte kullanılmış maskeler, küçük bronz heykeller, ilginç mezarlar(alt kattaki), mumyalar ve freskler bulunmakta. Mumyaların ve fresklerin fotoğrafının çekilmesine izin verilmezken, diğer eserlerin çekiminde bir sıkıntı söz konusu değil. Müzenin giriş katında bulunan bir mozaikte iç savaş döneminde isabet eden merminin izlerini görmeniz mümkün. Bu arada alt kattaki görevli kadının Türkçe biliyor olması bizim için ilginç bir tesadüftü 🙂

Beyrut Ulusal Müzesi
Beyrut Ulusal Müzesi

Gemmayzeh Sokağı (Rue Gouraud): Lübnan’da gece hayatı denilince akla gelen sokaklardan olan Gemmayzeh’de birçok pub/bar/kafe bulunuyor. Hatta sokağın ortalarında bütün mekanların yerlerini içeren bir harita mevcut. Gündüz saatlerinde orada bulunduğumuz için bir hareketlilik yoktu.

Gemmayzeh Caddesi
Gemmayzeh Sokağı

Monot Caddesi(Rue Monot): Gece hayatı için ismi geçen diğer bir yer ise Monot Caddesi. Ama burada ne doğru düzgün kafeye/bara rastladık, ne de bir insan kalabalığına. Kendi haline bırakılmış bir sokak izlenimi vardı.

Monot Caddesi
Monot Caddesi

Saint Louis Roman Katolik Kilisesi: Downtown bölgesinde gezimiz sırasında uğradığımız bu kilise Fransız Kralı 14. Louis adına inşa ettirilmiş. Bizans stilinde inşa edilen kilise de iç savaştan nasibini alan binalar arasında. Biz ziyaret ettiğimizde küçük arkadaşlarımız prova yapıyorlardı 🙂

Saint Louis Roman Katolik Kilisesi
Saint Louis Roman Katolik Kilisesi

Roman Bath Vestiges (Roma Hamamı Kalıntıları): Ankara’da gördüğümde şaşkınlığımı ve hayranlığımı gizleyemediğim Roma Hamamı kalıntılarının küçük bir örneğini Beyrut’ta bulduk. Resmi binalarla çevrili, dar bir alanda bulunan kalıntıları ziyaret etmek ücretsiz.

Roman Bath Vestiges (Roma Hamamı Kalıntıları)
Roman Bath Vestiges (Roma Hamamı Kalıntıları)

Beirut Souks: Aslında burası gezilecek yer değil. Yorgunluğunuzu atabileceğiniz büyük bir alışveriş merkezi diyebilirim. Downtown bölgesinde oldukça yakın olan Beirut Souks’ta birçok ünlü markanın mağazasını bulabilirsiniz.

Beirut Souks
Beirut Souks – AVM önü

Hamra Bölgesi: Otelimizin de bulunduğu bölge olan Hamra, Downtown’a yaklaşık 2 kilometre uzaklıkta. Diğer bölgelere oranla daha ucuz otel fiyatlarına sahip olduğu için otelimizi buradan ayarlamıştık. Okuduğum yazılarda bölgedeki kafe ve publardan dolayı oldukça hareketli gecelerin olduğu söylense de bizim bulunduğumuz akşam saatlerinde sadece ana caddede ufak hareketlilikler vardı. Yan sokaklardaki karanlık ise korku filmlerini aratmıyordu 🙂 Sonuç olarak otelimizin bu bölgede olmasından dolayı pişmanız. Tavsiyem marina bölgesinden bir otel bulmanız.

Hamra Bölgesi
Hamra Bölgesi

Zaitunay Bay: Gelelim marinaya…Lübnan’da geçirdiğimiz 3 gün boyunca her gün uğradığımız bölge oldu. Gökdelenler, ultra lüks araçlar, birbirinden güzel yatlar ile bambaşka bir dünya. Downtown ve çevresinde gezdikten sonra eminim çok şaşıracaksınız. Zaten insanlar da merkezi bırakıp bu tarafta yoğunlaşmış. Özellikle akşam vakitlerinde sahil şeridinde birçok kişiyi nargile içerken ve araçlarından sesli müzik çalarken görebilirsiniz 🙂

Zaitunay Bay
Zaitunay Bay

Pigeon Rocks: Son olarak da Beyrut’un simgelerinden olan “Güvercin Kayalıkları”ndan bahsedeyim. Beyrut’un sahil şeridi bölgesi olan “Korniş”in sonunda yer alan bu kayalıklar, turistlerin hayli ilgisini çekmekte. İki tane kocaman kaya oluşumundan ibaret olan Pigeon Rocks’ı tekneyle dolaşmanın maliyeti tek kişi için 10, 3 kişi için 20 dolar. Bizim pek ilgimizi çekmediği için denemedik. Kayalıkların da pek bir albenisi olduğunu söyleyemem. Nasıl bu kadar ünlenmiş, şaşırtıcı doğrusu 🙂

Pigeon Rocks
Pigeon Rocks

Yaptığım liste haricinde Amerikan Üniversitesi‘nin bahçesi ve mimarisi için de güzel sözler okudum. Zamanı olanlar için alternatif bir yer olabilir.

İç savaşın etkilerini derinden hisseden başkent Beyrut’tan sonra taksi tutarak yaptığımız turları anlatmaya çalışacağım.

Yemek tavsiyeleri için –> 3 Günde Lübnan

Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel

Bir Yorum Yazın

Yazar: Serdar

Küçüklüğümden beri babam sayesinde ekonomik tatiller yaptık. Büyüdükçe babamın izinden gitmeye çalışıyorum :) Bugüne kadar kendime göre çok yer gezdim ancak bunları bloga yazma fikri arkadaşların ısrarı sonucu oluştu. Gezmek güzel şey, hayat gezince güzel :)