Jeita Grotto – Byblos – Harissa

Lübnan’daki ikinci günümüzde hedefimiz kuzeye yönelmekti. Yaptığım araştırmalarda toplu taşımaların çok kısıtlı olduğu, günlük taksi tutmanın en ideal yol olduğu yazıyordu.  Zaten netteki özel turlar da aşırı pahalıydı (nedense grup turu bulamadım).  Durum böyle olunca otelimizden yardım istedik ve 130 dolar karşılığında bu turu ayarlayabileceklerini söylediler. Üç ay öncesinde de bu turun fiyatını sorduğumda aynı cevabı almıştım. Pazarlıkla fiyat 100 dolara kadar indi. Ancak 1 gün önce Pigeon Rocks (Güvercin Kayalıkları) önünde karşılaştığımız 2 Türk kız kardeş bu turu 80 dolara ayarladıklarını söylemişlerdi. Biz bu konuyu dile getirdiğimizde resepsiyondaki arkadaş bunun imkansız olduğunu, daha ucuza bir tur bulurlarsa parayı kendi cebinden vereceğini ifade etti 🙂 Bu kadar kendine güvenen adamı haksız çıkarmak için kızların otelinden teklif almaya gittiğimizde 140 dolar gibi ücretle karşılaştık. Hemen otelimize dönüp 100 dolara turu satın aldık 😀

Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra anlaştığımız gibi saat 9 sularında resepsiyona geldik. Taksi şoförümüz Hasan bizi bekliyordu. Zaman kaybetmeden eski model Mercedes’i ile yola koyulduk. Rotamızın ilk durağı Jeita Grotto idi. Şehir merkezine yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki bu mağaraya yarım saatte ulaştık. Giriş ücreti 18150 Lübnan Lirası (12 dolar). Yani Haziran 2017 kuruna göre yaklaşık 42 lira. Lübnan’daki her şey gibi bu da çok pahalı. Ancak bu mağara o kadar övüldü ki görmesek ayıp ederdik. Biletlerimizi aldıktan sonra (atmayın lazım olacak 🙂 ) sıralı halde bekleyen rengarenk teleferiklerin en öndekinden yerimizi aldık.

Jeita Grotto
Jeita Grotto – Teleferikler

Uzun bir yolculuk beklerken birkaç dakika içerisinde mağara önündeydik. Telefon ve kamera gibi elektronik aletleri yasak oldukları için girişte bıraktıktan sonra mağaraya girişimizi yaptık. 1836 yılında keşfedilen bu mağara, genişlik ve yükseklik bakımından oldukça büyük. 2200 metrelik mağaranın 750 metrelik kısmı ziyarete açık. Kocaman dikitler ve sarkıtlar insanı hayrette bırakacak cinsten. Her ne kadar ülkemizdeki mağaralara benzese de ben bu kadar genişlikte bir mağaraya rastlamadığım için epey etkilendim.

Yukarıdaki mağarayı geride bıraktıktan sonra tekerlekli trenle aşağı mağaraya doğru yol aldık. Heyecanım bir kat daha artmıştı. Çünkü bu mağarada yürüyerek değil tekneyle gezinti yapılıyordu (Şartlar uygunsa). İlk başta aldığımız biletlerin kontrolü ve elektronik eşyaları emanete bırakışımız sonrası mağaraya giriş yaptık. 3 adet tekne bizi bekliyordu. Yine en önden yerimizi kaptık ve o unutulmaz 5-6 dakikalık yolculuk başladı. Bir mağarayı tekneyle dolaşmanın verdiği his gerçekten muhteşemdi 🙂

Jeita Grotto
Jeita Grotto – Alıntı

Yerli yabancı turistlerin büyük ilgisini çeken, bu haliyle ülke turizmine doğrudan etki eden Jeita Grotto,  “Doğanın Yeni 7 Harikası” yarışmasının 14 finalistinden biriymiş. Ne yazık ki seçilememiş.

Bu arada bölgeye ait söyleyebileceğim tek olumsuz şey, turistlerin ilgisini çekmek için oraya konulan hayvanlar. Hapsedilmiş birçok hayvanı gördüğümüzde içimiz acıdı resmen. Bir an önce bu yanlışlarından vazgeçerler umarım.

Jeita Grotto
Jeita Grotto – Kamplumbağalar 🙁

Mağarada büyülendikten sonra şoför abimiz Hasan’ın yanına döndük. Bir sonraki hedefimiz Harissa idi. Ancak Hasan bu saatlerde oranın çok kalabalık olacağını Biblos’a gitmenin daha mantıklı olduğunu söyleyince ona uyduk. Yaklaşık yarım saat sonra Lübnan’ın kuzey şehirlerinden Biblos‘ta idik.

Biblos
Biblos

1984 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan şehir İncil’e ismini vermesi (Bible), lineer alfabenin bulunması ve dünyanın hâlâ yaşanılan en eski şehirlerinden biri olması nedeniyle ayrı bir öneme sahip. Şehir oldukça küçük olmasına rağmen oldukça turistik. Sahil yakınlarında birçok kafe, restoran,hediyelik eşya satan dükkan ve bizim gezmediğimiz Balmumu Heykel Müzesi bulunmakta. Ayrıca bir de Haçlılar tarafından yapılan 12. yüzyıldan kalma bir kale mevcut. Giriş ücreti 6000 Lübnan Lirası olan kaleden şehri izleyebiliyorsunuz. İzlemeseniz de çok şey kaybetmiş sayılmazsınız 🙂

Biblos
Biblos Kalesi

Kaleden şehir manzarası haricinde denize giren insanlar görünüyordu. Bu da abimin yüzme arzusunu tetikleyen bir etkendi 🙂 Sonuç ise, kendimizi kısa süre de olsa Akdeniz’in serin sularında bulmak oldu. Sıcak havada bir nebze serinlemek iyi geldi doğrusu…

Biblos
Biblos – Abim

Sıra, acıkan karınlarımızı doyurmaya gelmişti. Bu bölgeye gelmiş Türklerin neredeyse hepsinin ortak önerisi olan Chez Pepe‘yi biz de deneyelim istedik. Hemen arka masamızda oturan 2 kızın da Türk olması bizimkilerin bu yeri tercih ettiği tezimi kanıtlıyor sanırım 🙂 Bu arada baştan uyarayım oldukça pahalı bir mekan. Bir balığa 20 dolar dediklerinde küçük dilimizi yutsak da daha küçük balıklarla durumu kurtarmaya çalıştık. Sonuç olarak balık sevmeyen benim bile seveceğim bir menüye 35 dolar (2 kişi) ödeyerek restorandan ayrıldık.

Chez Pepe
Chez Pepe

Artık ziyaret edeceğimiz son bir yer kalmıştı. Lübnan’daki Hıristiyanlar için büyük önem taşıyan Meryem Ana Heykeli (Our Lady of Lebanon). Harissa bölgesinde bulunan bu eser, deniz seviyesinden 650 metre yükseklikte bir tepe üstüne kurulu, 15 ton ağırlığında, 8.5 metre uzunluğunda bronz bir heykel.

Our Lady of Lebanon
Our Lady of Lebanon – Meryem Ana Heykeli

Özel aracınızla ya da teleferikle ulaşım mümkün. Biz teleferikle çıkalım istedik. Ancak bilet gişesinde öyle bir sıra vardı ki sanki futbol maçı oynanacak 🙂 Zaman geçmesine rağmen sıra ilerlemiyordu. Sonradan bu durumun teleferiğe biniş yerindeki yoğunluğu azaltmak için olduğunu anladık. Taksici abimizin yardımıyla ilk sıralardan aldığımız biletimiz (11000 Lübnan Lirası) ile nihayet teleferik sırasına girebildik. Teleferikler oldukça eski. Görevlilerde anahtar var ve bindikten sonra sizi kilitliyorlar. İndiğinizde ise diğer görevli kapıyı açıyor 🙂 Otomatik sistem buraya gelmemiş daha. Teleferikten indikten sonra ya tepeye kadar yürümek gerekiyor ya da ücretsiz fünikülere binebilirsiniz. Füniküler sırası beklemek bize cazip gelmediğinden yürümeyi tercih ettik. Uzun uğraşlar sonucu tepedeydik.

Teleferik
Teleferik

Ellerini Beyrut’a doğru açmış Meryem Ana Heykeli, Lübnanlılar için popüler bir ibadet yeri. Pazar günü orada bulunduğumuz için çevremiz ana baba günü gibiydi. Heykelin alt tarafında bir kilise ve yan tarafında da dini eşyaların satıldığı bir hediyelik eşya dükkanı bulunmakta.

Füniküler
Füniküler

Ayrıca tepeden izlenen Jounieh şehri manzarası bize Karadeniz’i seyrediyormuş havası verdi.  Bol bol fotoğraf çekip teleferikle taksimize doğru dönüşümüzü yaptık.

Jounieh
Tepeden Jounieh manzarası

Sabah 9 gibi başlayan turumuz akşam 5 gibi sonlandı. Bir sonraki gün için ise Hasan abimizle tekrar sözleştik. Ama nereye gideceğimize tam karar vermemiştik…

Diğer yazımda Lübnan’daki son günümüzü anlatacağım.

Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel

Bir Yorum Yazın

Yazar: Serdar

Küçüklüğümden beri babam sayesinde ekonomik tatiller yaptık. Büyüdükçe babamın izinden gitmeye çalışıyorum :) Bugüne kadar kendime göre çok yer gezdim ancak bunları bloga yazma fikri arkadaşların ısrarı sonucu oluştu. Gezmek güzel şey, hayat gezince güzel :)