Araba kullanmayı severim, hızlı kullanmasını da 😊 Hele ki gezideysem vakti güzel kullanmak adına hızlıca gezeceğim yere gidip geziye başlama derdinde olurum. Öncelikle söyleyeyim bu davranışımı tasvip etmiyorum 😊

Balkanlar gezimiz sırasında kullandığım Chevrolet Aveo’nun kullanışını çok sevmiş, ara ara hız limitlerini aştığım zamanlar olmuştu. Bunlardan biri de Saraybosna’dan Belgrad’a gidişimizdi. Saraybosna’da güne lastik patlamasıyla başlamış, çok zamanımız heba olmuştu. Arayı kapatmak için biraz abartmış olacağım ki Sırbistan topraklarında aracın üst limitini zorlamıştım. Gel gör ki Belgrad’daki bu hız sevdam kötü sonuçlanmadı, bir radarla karşılaşmadık.

Gezimizin son günlerine doğru geçtiğimiz Kosova’da hedefimiz Marble Mağarası’na gitmekti. Oradan başkent Priştine’ye dönüp Prizren’e hareket edecektik. Son günlerin etkisiyle hızımı iyice düşürmüş, ceza yemeden geziyi tamamlama niyetindeydim. Hız sınırının 80 olduğu bölgede 80-82 civarı ilerliyordum. Bir köprü girişinde tabelada 40 yazısı görmemle köprü çıkışı beni polisin durdurması bir oldu 😊

Polisin her halinden radara girdiğim bas bas bağırıyordu. Bana elindeki radar cihazıyla 82 yi gösteriyordu. Polisin İngilizcesi çat pat, bizimki de mükemmel sayılmaz. Ancak cezanın 35 Euro olduğunu anlayabiliyoruz. O zamanlar Euro başını alıp gitmemiş tabi bizim içimiz rahat. Ama polis abimiz bizi sıkıntıya sokacak o cümleyi söyledi: ”Bankaya ödeyeceksiniz”.
Günlerden pazar ve artık bizim o gün Makedonya’ya giriş yapmamız gerekiyor. Cezayı ödemeden ülke değiştirirsek başımıza ne geleceğine dair hiçbir fikrimiz yok. Panik mode ON anlayacağınız 😊 Hemen uzlaşmak için çalışmaya başladık. Bankaların kapalı olduğunu, şu an Makedonya’ya gitmekte olduğumuzu belirtiyorduk (halbuki Makedonya’ya akşam geçecektik, yani yolu geri dönmemiz gerekiyordu). Polisin ısrarla yapacak bir şey yok bakışı sonrası aklımıza cezayı nakit ödemek geldi. Sonuçta yaklaşık 120 lira para, ikiye bölününce çok da bir şey etmiyor 😀 Hatta adam bunu rüşvet kabul etse de umurumuzda değil, tek derdimiz bizi bir an önce bırakması…
Polise teklif ettik etmesine ama adam nuh diyor peygamber demiyor. İlla banka diye tutturdu. Sonrasında beni yolun karşısında bulunan ekip otosuna doğru getirdi. Ehliyetimi alıp tutanak tutmaya başladı. Ben ise son dil dökmelerimi yapıyordum. O sırada yanımıza suratından daha iyi bir insan olduğu belli olan ikinci polis geldi. Bizim gaddar abiyle hararetli bir şeyler konuşuyorlardı. Sanki “Bırakalım gitsinler.” der gibiydi. Diğeri ise “Hayır, olur mu öyle şey!” kafasındaydı. Bu üçlü muhabbetin sonu ise çok şaşırtıcı bitti. Gaddar abi bana doğru anlamlı bir bakış attı ve elindeki tutanağı yırttı 😀 Bende bayram havası, iyi poliste tatlı bir gülümseme, gaddar abimizde ise moral bozukluğu…
Polisler karar değiştirmeden hızlı bir şekilde olay mahalinden ayrıldık. Merak ettiğimiz mağara gezimizi yaptık. Olay burada bitti sanıyorsanız yanılıyorsunuz 😊 Yukarıda belirttiğim gibi bunun bir de geri dönüşü var. Ya adamlar hala oradaysa? Ya tekrar bizi görürlerse?
Adrenalin bizim için tekrar had safhada. Polislerin olduğu bölgeye yaklaştığımızda hızımı 40’a kadar düşürdüm. Ve o da ne? Bizimkiler hala oradalar 😊 Ancak karşı tarafı kontrol halindeler. Biz bin bir duayla bizi görmemelerini umuyoruz. Tam atlattık derken, bizim gaddar abimiz bizim önümüzden geçmeye kalktı ve bizle göz göze geldi. O an işte benim için bir şok yaşandı, Özgün polise el salladı :O Yavaş yavaş adamın önünden geçtim ama gözüm aynada, kontrol halindeyim. Polis ilk bakışta çözemedi; ama jeton düştüğünde arkamızdan elleriyle hareket yapıyordu 😊

Radar olayı neyse de, Özgün’ün polise el sallamasını ve polisin şok olmasını ömür boyu unutmayacağım sanırım…
Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel