Yazılarıma göz gezdirenler fark edecektir; çoğunlukla ya şelalelerden bahsediyorum ya da antik kentlerden 🙂 Seviyorum bu ikiliyi. Bir önceki yazımda Antalya’daki Kurşunlu ve Uçansu şelalelerinden bahsetmiştim. Bu yazımda da yine aynı ildeki Side ve Perge Antik Kentleri’ni kendime hedef olarak seçtim.
Bundan yıllar yıllar önce 🙂 çok küçükken gelmiştim Side Antik Kenti’ne. Buraya dair hatırladığım iki şey vardı. İlki, bizim ziyaret ettiğimiz günün gecesinde milli piyango çekilişi vardı, onun için hazırlıklar yapılıyordu. İkincisi ise, çok güzel bir sahile sahip olduğuydu.
Side, Antalya’ya yaklaşık 70 kilometre uzaklıktaki Manavgat ilçesinin turizm beldesi. Mavi bayraklı plajlarının yanında antik kentiyle de ün yapmış bir belde. Milattan Önce 7. yüzyılda kurulduğu sanılan kent, günümüze kadar birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Geniş bir alana yayılan antik kentin gezilecek kısımlarından müzesi ve tiyatrosu ücretli. Müzekartla ücretsiz olarak gezebileceğiniz Side Müzesi’nin girişi 10 TL iken; antik tiyatronun giriş ücreti 20 TL.

Antik kent eserlerini müzede değil de yerinde görmeyi seven biri olarak bu tarz müzelere ön yargılı girerim. Ama Side Müzesi gerçekten beni etkiledi. Roma devrine ait agoranın karşısındaki hamamın restore edilmesiyle faaliyete geçen müzede Helenistik, Roma ve Bizans dönemine ait birçok tarihi eser görebilirsiniz. Mesleğimle birebir alakalı Hygieia heykeli benim en çok dikkatimi çeken eser olmuştu.
Müze haricinde ücret ödeyerek girebileceğiniz diğer yapı olan antik tiyatronun bir özelliği bulunmakta. Bazı kaynaklarda 15 bin , bazılarında ise 20 bin kişi seyirci kapasitesi olduğu söylenen tiyatronun, arkasına destek teşkil edecek bir tepe bulunmadığı için Doğu Akdeniz Bölgesi’nin tek Grek-Roma eseri olduğu söylenmekte. Helenistik dönemdeki küçük bir tiyatronun üzerine kurulmuş olma ihtimali ise diğer özelliği. 3 katı bulunan tiyatro ziyaret edilmeye değecek noktalardan biri.
Gelelim Side’nin sembolü olan Apollon Tapınağı’na. Tapınak adını mitolojide müziğin, sanatların, güneşin, ateşin ve şiirin tanrısı olan Apollon’dan almış. Yaklaşık 2 bin yıllık tarihi bulunan tapınak sahil kenarına çok yakın bir yerde bulunuyor. Bu bölgede güneş batışını izlemenin güzelliğinden bahsediliyor. Denemesi bedava 🙂

Bu yazıda bahsedeceğim diğer antik kent Perge ise, Antalya’ya 17-18 kilometre uzaklığı ile şehir merkezine en yakın ve tüm Anadolu’nun en düzenli Roma dönemi kentlerinden biri. Girişin 25 TL, Müzekart ın geçerli olduğu bu antik kent, düzeni dışında gördüğüm en geniş alana sahip kentler arasındadır. Hemen girişin yanında gittiğimiz zaman ziyarete kapalı antik tiyatro ve stadyum bulunmakta. Girişte ise uzun bir yol yürüdükten sonra sizi, M.S 4 yılında yapılmış olan Septimius kapısı karşılıyor. Alan o kadar geniş ki; güneşin tepede olduğu saatlerde gezmenizi tavsiye etmiyorum. Zira, biz zaman kısıtlılığından dolayı öyle yapmak durumunda kaldık ve biraz bronzlaştık 🙂

Perge ya da Hitit tabletindeki ismiyle “Parha”; kuzey-güney, doğu-batı olmak üzere 2 ana caddeden oluşuyor. Caddelerde bol bol sütunlar görebilirsiniz 🙂 Kuzey – güney caddesinin sonu anıtsal su çeşmesine çıkıyor. Bu çeşmelerden 4 tane bulunmaktaymış. Bunun yanında su kanalları ve hamamların bulunması Perge’yi “su kenti” olarak nitelendirilmesine vesile olmuş.

Bunların haricinde okuduğum bir haberde, yakın zamanda yapılan kazıda Roma İmparatoru Marcus Aurelius Antoninus’un tek parça halindeki heykeli bulunmuş. Bu özelliğiyle dünyada tek olduğu söyleniyormuş. Meraklılar için Antalya Müzesi’nde sergilenmeye başlanmış.
Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel