ERASMUS programı ile Macaristan’a gittiğimde Avrupa’nın birçok yerini (10 ülke) gezme fırsatımız oldu. Bunlar arasından en sevdiğim Stockholm’dü (Belki Roma ile aynı derece olabilir 😊). Hayran hayran gezerken pek fotoğraf çekmek gelmiyor insanın aklına. Ayrıca bir blogger olmadığım için maalesef fotoğraflar tamamen hatıralık 😊 Pek tanıtıma uygun değil, artık idare edin 😊.
İsveç’in başkenti olan Stockholm, 925,934 kişilik nüfusu ile İsveç nüfusunun %20’sinden fazlasına sahipmiş. Deniz aşığı biri olarak beni en çok cezbeden kısmı her tarafının denizlerle çevrili olmasıydı. Her yer minik minik adacıklar. Zaten isminde geçen “Holm” kelimesi İsveççe’de adacık anlamına gelmekteymiş. Denizi bu kadar hissediyor olmak bana çok huzur verdi.
Stochkolm de birçok Avrupa başkenti gibi baya turistik, her yerde “tourist information” bulmanız çok kolay. Hemen bir harita edinip başlıyorsunuz gezmeye. Stockholm’de yürümek o kadar keyifli ki ne kadar uzun yol yürüdüğünüzü hissetmiyorsunuz bile.
Arkada görünen Norstedts, İsveç’in en eski yayınevi 1823 yılında kurulmuş. Binanın bulunduğu yer gördüğünüz üzere mükemmel. Gerçi bence her binanın yeri mükemmel Stockholm’de 😊
Stockholm’ün huzurundan refahından olsa gerek bence insanları da çok keyifli. Işıklarla süslenmiş bir binanın önünde sakin sakin fotoğraf çekilmek istemiştik.
Birkaç saniye sonra iki İsveçli kızın baskınına uğrayacağımızdan tamamen habersiz olarak 😊.
Skansen Açık Hava Müzesi
Skansen açık hava müzesi, dünyanın ilk açık hava müzesiymiş. Djurgarden’da yer alan bu açık hava müzesinde İsveç’in 150-200 yıl önceki şehir ve köy hayatını inceleyebiliyoruz.
O dönemin giysileri ve eşyaları, evleri ve çiftlikleri de görme imkanı var. Mutlaka görülmesi gereken bir müze.
O dönemde yaşıyor gibi hissediyorsunuz kendinizi. Her şey çok gerçek. Eğer buraya gelemeseydim çok üzülürdüm.
Skansen açık hava müzesi Stockholm tarihini göstermesinin yanı sıra, çeşit çeşit hayvanların doğal ortamda yaşadığı süper bir hayvanat bahçesi aynı zamanda.
Her hayvan yanınızda, dokunabiliyor, sevebiliyorsunuz. Bence her yaş için mutlaka gezilmesi gereken bir yer, özellikle de çocuklarınız yanınızda ise.
Bir sincap Serkan’a hoş geldin demeye uğradı 😊 Düşünün sincaplar üzerinize tırmanıyor. O kadar iç içesiniz. Kaç kere daha mükemmel bir yerdi demeliyim bilmiyorum 😊
GAMLA STAN
Bu görmüş olduğunuz binalar arama motoruna Stockholm yazdığınızda karşınıza çıkacaktır. Şehrin sembolü gibi olmuşlar. Ama hemen karşısındaki alan tadilattaydı biz gittiğimizde. O yüzden fotoğraf açıları pek onlar gibi değil 😊 Yandan çekmek zorunda kaldık.
Gamla Stan’ın daracık ama ışıl ışıl, hediyelik eşya satan dükkanlarının bulunduğu sokaklarda kaybolmak son derece keyifli idi.
Stockholm’ün sembollerinden biri de tabi ki Vikingler. Ve kendilerini aşağıdaki fotoğrafta görebiliyorsunuz 😊
ABBA Müzesi
1974 Eurovision şarkı yarışmasında Waterloo adlı parça ile birinciliği kazanan, dünyaca ünlü İsveç’li grup Abba’nın müzesi de Stockholm’de bulunuyor. Müzede grubun sahne kostümleri ve enstrümanları bulunuyor. Ayrıca ziyaretçiler, grubun gerçek boyutlarındaki hologramı ile birlikte Abba şarkılarını söyleyebiliyor. Biz de girişte bir hatıra fotoğrafı çekilmeyi ihmal etmedik tabi ki 😊
NELER YEDİK İÇTİK?
Açıkçası biz bir Türk restoranı görünce içeri daldık 😊. Epeydir kırmızı et, bulgur pilavı falan yemediğimiz için et ne kadar sert olsa da bizim için gayet tatminkardı.
Tatlı durağımız ise bu sefer İsveçli’lere özgü. Daha önce de bahsettiğim, Gamla Stan’da bulunan, İsveç’in sembol binalarından biri olan bu arkamda gördüğünüz kırmızı binanın hemen altındaki Cafe Kaffekoppen Kanelbullar.
Kafenin bir de bodrum katı var ki biz orada oturduk. Gayet hoş ve romantik bir ortamı vardı.
Biz 4 kişi bir tarçınlı çörek ve bir vanilya soslu Elmalı pastayı bölüştük. Elmalı pasta efsaneydi. E tabi çok yürüdük enerji almak şart 😊 Siyah çay tabi ki Avrupa’nın birçok yerinde olduğu gibi fiyasko.
BUZBAR
E yani Stockholm’e gelmişken bir buz bara gitmemek olmazdı 😊 ICEBAR by ICEHOTEL adlı buz bara girişimiz bu mavi, bayağı ağır kıyafetleri giymemizle ve kocaman eldivenleri takmamızla başladı. Barda zemin hariç her yer buzdu. Bir iki de oturma yerlerine minder tarzı bir şeyler koymuşlardı.
İçerinin ne kadar soğuk olduğundan hiç bahsetmeme gerek yok sanırım. Bardaklarımız bile buzdan 😊 Ne oluyor bu bardaklar biz içtikten sonra nasıl yıkanıyor falan diye titizlik göstermeye başlamıştım ki kırıp atıyor olduğumuzu öğrenince rahatladım 😊 1 içecek giriş biletine dahil ve alkollü veya alkolsüz seçenekleri mevcut. İçerde tam uygun olamasa da bir bar ortamı yaratılmış müzik falan. Güzel bir deneyimdi en azından bir kere girilmeli.
Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel
Yorumlar
Erdinç Karakullukçu
(14 Şubat 2019 - 08:30)Çok güzel bir yazı olmuş. Stockholm’de yenilebilecek şeyler ile ilgili bilgi vermeniz de iyi olmuş bence 😀