Dünyanın yeni yedi harikasından biri olan Petra’da büyülendikten sonra ülkenin en güneyinde yer alan Akabe’ye geldik.
Akabe Hakkında
Akabe Körfezi’nde yer alan şehir, ülkenin tek liman kenti. Ticaret ve turizm sektörü açısından ülkenin önemli şehirlerinden biri. İsrail’in Elyat şehri ile komşu. Stratejik konumu sebebiyle birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, tarihi izler taşıyan bir kent.
Şehirde gezi adına yazabileceğim pek bir yer bulunmuyor. Turistik olarak gezilebilecek yerlerden birisi Akabe Kalesi. Haçlılar tarafından 12. yüzyılda inşa edilen kale, bizim tarihimiz açısından da öneme sahip. Osmanlıya karşı çıkan Arap İsyanı’nda Akabe Kalesi’nin düşmesi Araplar adına önemli bir zafer olmuştu. Kalenin hemen yanında isyanın lideri Şerif Hüseyin’in evi bulunuyor. Deniz kıyısında da Arap İsyanı’ndan köken alan Ürdün Bayrağı var. Kaleye giriş ücreti 3 dinar.
Şehirde büyük ve beyaz bir cami bulunuyor: Şerif bin Hüseyin Cami. Adını az önce bahsettiğim gibi Arap İsyanı’nı başlatıp, kendini Hicaz Kralı ilan eden Şerif Hüseyin’den alan cami, 1975 yılında inşa edilmiş. Akşam ışıklandırması ayrı bir güzel.
Ayla, Akabe’nin geçmiş dönemdeki ismi. Akabe de “Ayla dağ geçidi” tanımlamasının kısaltılmışı. Deniz kıyısındaki Ayla arkeolojik kalıntıları, M.S. 3. yüzyılın sonraları ile M.S. 4. yüzyılın başlarında burada dünyanın ilk amaca uygun inşa edilmiş kilisesinin olduğunu göstermekte. İslam ordularının fethinden sonra 650 yılında bölgede Hz. Osman tarafından Arap şehri kurulmuş. Kazı çalışmaları devam etmekte.
Gel gelelim Akabe’ye asıl geliş nedenimize…Tabi ki Kızıldeniz’in sularına kendimizi bırakmak. Belki de dalış yapmak.
Red Sea Dive Center: Ürdün genelinde konaklama açısından yüzümüz gülmeyince, hiç olmazsa bir gün kendimize güzel bir yer tutalım istedik. Akabe merkezine yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta, dalış merkezlerinin bulunduğu bölgedeki bu otel, aynı zamanda bir dalış merkezi. Kahvaltısı, odası, duşu ve havuzuyla gittiğimiz diğer otellere göre gayet iyiydi. Fiyatı da bunu açıklıyor zaten: Günlük 55 dinar 🙂 Bizim için bir güzelliği de 15 dinarlık şnorkelle dalışın otelde konakladığımız için bize 5 dinar oluşuydu.
Yukarıda bahsettiğim gibi şnorkelle dalış yaptık. Tüplü dalışın süresi az ve fiyatı yüksek geldi. Tüplü dalış yapmadan da mercan kayalıklarını görebileceğimiz söylenince şnorkele iyice ısındık, hem şnorkelle dalış süresiz 😊
Otelin servisi ile geldiğimiz plaj, çoğunlukla dalış merkezlerinin kullandığı bir yer. Biz gittiğimizde sakindi, hafif rüzgar vardı. Son hazırlıklarımızı yapıp kendimizi Kızıldeniz’e bıraktık. Mercan kayalıklarının arasında dolaşmak ayrı bir keyif. Bir ara dizimi çarpmışım, akşam enfekte olduğunu gördüm aman dikkat 😊
Dalış merkezi çalışanları dalış yapanlara ve bize denizin içinde bir tank olduğundan bahsettiler. Ne olduğunu tam çözemesek de dalış yapanları takip edince, bir tankın denizin içinde olduğunu fark ettik. İlgi çekmek amacıyla denizin ortasında tank batırmışlar. Benzer uygulamanın ülkemizde de olduğunu sonradan öğrendim.
İyice dinlendiğimiz, denizin keyfini çıkardığımız Akabe’den sonra son yerimiz Wadi Rum’a doğru yola çıktık.
Mandi Oasis Restaurant: Şehirde yediğimiz yeri de atlamayayım. Akabe’nin sahil yolundaki bu restoranda Ürdün gezimizin vazgeçilmezi shawarma yedik. Ancak buranın bizde etki bırakmasının sebebi tıka basa doymamızın yanında ödediğimiz ücretti. 3 kişi toplamda sular ve içecekler dahil 9.5 dinar ödedik. Bu fiyat, Ürdün genelinde yediklerimize bakılırsa oldukça uygun bir fiyattı.
Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel