Yazıya başlamadan önce amacım Uçansu Şelalesi’ni anlatmaktı. Sonra madem Antalya’dan bahsedeceğim, Kurşunlu Şelalesi, Side ve Perge Antik Kentleri’nin neyi eksik diye düşündüm 🙂 Dört farklı yeri bir yazıda anlatacağıma; şelaleleri bu yazıda, antik kentleri diğer yazıda yazmaya karar verdim. Karmaşadan çıkan son kararım budur 🙂
Zorluklarla vardığımız Uçansu öncesi uğradığımız Kurşunlu Şelalesi’nden bahsedeyim.
Antalya merkezine yaklaşık 22 kilometre uzaklıktaki Kurşunlu Şelalesi, 2 kilometrelik bir kanyonun içinde yer almakta. Şelalenin bulunduğu tabiat parkına giriş ücretli: 6 TL. Öğrenci için ise 4 TL. Girişin hemen karşısında ücretsiz park yeri bulunmakta.
Tabiat parkına giriş yaptığınızda sizi ilk olarak develer ve sevimli bir midilli karşılayacak. Bölgede kafe, restoran ve çocuk parkı bulunmakta. Bunların haricinde doğa yürüyüşü ve piknik yapabileceğiniz bir alan da mevcut. Yürüyüşünüz sırasında küçük şelaleyi ve su değirmenini görmeyi unutmayın 🙂
Ana konumuz şelaleye dönecek olursak şelalenin yüksekliği fazla değil. Bununla beraber gittiğiniz döneme göre akan suyun şiddeti de azalabilmekte. Bizim gittiğimiz dönem olan Ağustos ayında su zorla akıyordu 🙂 Ancak şiddetli olmaması, suyun altında ıslanmanız için güzel bir fırsat sunuyor.
Gel gelelim inadımız sonunda ulaştığımız Uçansu Şelalesi’ne. Kurşunlu Şelalesi’nden yaklaşık 50 kilometre uzaklıktaki Uçansu, Akçapınar Köyü’nde bulunuyor. Antalya’dan gidecekler için Serik üzerinden gidilmesi önerilen şelaleye biz Isparta yolundan ulaşmayı denedik. Ana yoldan döndüğümüzde 26 kilometre bizi bekliyordu. Yol bir anda bozulmuştu ama gidilmeyecek kadar kötü değildi. Şelalede yüzecek olmanın verdiği heyecanla yolumuzdan dönmedik. Akçapınar Köyü’ne ulaştığımızda ise 7 kilometre kalmıştı. Yol sorduğumuz bir köy sakini amcamız yolun daha yeni vurulduğunu ve güzel olduğunu söyleyince biraz rahatladık. Ama güzel dediği yolu görünce şok olduk 🙂 Amcanın bahsettiği daha yeni açılmış yolmuş meğer 😀 O 7 kilometre nasıl geçti hatırlamıyorum. Şelale bölgesine geldiğimizi ise park alanını görünce anladık. Bu kadar zor ulaşılan bir yerde böyle bir park alanı görmek şaşırttı açıkçası. Şelaleye yürüme mesafesinin olduğunu fark edince aracımızı daha yakına çektik. Ve sonunda şelaleye ulaştık…
Şelalenin hemen yanındaki tesis terk edilmiş durumda. Şelaleden bahsedecek olursak, o kadar yolun sonunda daha güzel bir manzarayla karşılaşmak isterdim. Kurşunlu’daki şelalede sözünü ettiğim akan suyun azlığı, burada daha da belirgindi. “Sadece güzel bir göletten ibaretti” demek daha doğru olacak sanırım. Bu güzel gölette yüzmek bir nebze olsun pişmanlığımızı giderdi. Oradaki diğer ziyaretçilerden öğrendiğimiz kadarıyla, zamanında gelindiğinde araba park edecek yer bulunmuyormuş. Demek ki tek deli biz değiliz 🙂 Böyle bir yere gidecekseniz ya arazi aracı kullanın ya da gitmeyin. Size yolun iyi halini gösteren bir video göstereyim 🙂
Bir de sonradan araştırmalarım sonucu şelalenin üst kısımlarında bir kral havuzunun olduğunu öğrendim 🙂 Vaktiniz varsa nasıl ulaşılacağını oradakilerden öğrenmenizi tavsiye ederim.
Antalya’ya bağlı 2 şelaleden sonra diğer yazımda yine aynı ile bağlı Side – Perge Antik Kentleri’nden bahsedeceğim.
Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel