Kısa bir Osmaniye – Kilis Gezisi

Yurt içi hedeflerimden biriydi ülkemizin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki yerlerini görebilmek. Bunun için epey uğraş vermiş, Ağustos 2018 itibarıyla bu hedefime ulaşmıştım. Artık yeni hedefler gerekiyordu. Aslında tek bir hedef diğerlerini de kapsıyordu: Ülkemizin bütün illerini görmek

Arkadaşlarım Samet ve Semih’le Adana’dan Trabzon’a dönecek olmamız, görmediğim birkaç ili ziyaret etmek için büyük bir fırsattı. Benim hedeflerimden haberdar olan arkadaşlarım da bana uyum sağlayınca yeni illere çentik; atmak kaçınılmaz oldu 😊

Tek bir sorunumuz vardı. O da zaman…Öğle saatlerinde Adana’dan ayrılacaktık ancak akşam saatlerinde Gaziantep’te olmamız gerekiyordu. Vakit nakitti, ben de planı ona göre kurdum.

İlk hedefimiz Osmaniye şehir merkeziydi. Devlet Bahçeli’nin şehri bizi 600 metrekarelik kocaman Türk Bayrağı’na sahip Devlet Bahçeli Meydanı ile karşıladı. Meydanın çapraz köşesinde ise Osmaniye Şehitler Anıtı bulunuyordu.

Devlet Bahçeli Meydanı

Meydanda biraz soluklandıktan sonra şehir merkezinde ziyaret edeceğimiz tek nokta olan Osmaniye Kent Müzesi’ne yöneldik. Avlusunda Hititleri sembolize eden iki aslan heykelini barındıran müze, 2003 yılında faaliyete geçmiş. Geçmişte insanların geçimini sağladıkları meslekler bir arasta çarşısı kurularak anlatılmış, çok da güzel olmuş. Üst katta ise Osmaniye şehri birçok yönüyle çeşitli objelerle anlatılmaya çalışılmış. Oldukça başarılı bulduğumuz müzeye giriş ücretsiz.

Osmaniye Kent Müzesi

Zaman kısıtlıydı. O yüzden Kastabala Antik Kenti, Karatepe Aslantaş Açık Hava Müzesi ve 2 saatlik yürüyüş sonrası ulaşılabilen Karaçay Şelalesi’ni geniş bir vakitte gezilecekler listesine ekleyip Düziçi’ne doğru devam ettik. Amacımız Sabun Şelalesi’ne gitmek; ancak öncesinde Harun Reşit Kalesi’ni görelim istedik. Kale, Abbasi Halifesi Harun Reşit’in uç beyi Faraç Bey tarafından 8. yüzyılda yaptırılmış. Ulaşım biraz zorlayıcı olabilir.

Harun Reşit Kalesi

Kale dönüşü artık Sabun Şelalesi yolundaydık. Düziçi merkezine yaklaşık 6 kilometre uzaklıktaki şelale, yaklaşık 10 metreden dökülmekte. 2012 yılındaki James Bond Skyfall filminin 3 – 4 saniyesinde de gözüken şelale, yerel halk için güzel bir serinleme kaynağı. Ayrıca Sabun Suyu’nun çevresi mesire alanı olarak kullanılmakta. Doğa yürüyüşü sevenler için patika yol mevcut (Zaten şelaleye bu yolu kullanarak ulaşıyorsunuz). Zipline ile kısa sürede ulaşmak da mümkün 😊

Sabun Suyu Şelalesi

Osmaniye’yi geride bıraktıktan sonra Kilis’e doğru yola çıktık. Ana yolu kullanmaktansa, yolumuzu biraz değiştirerek yeni yerler görme fikrini gerçekleştirmek adına Yesemek Açık Hava Müzesi’ne doğru yöneldik. Ancak yol üstündeki Tilmen Höyük tabelasını görmemle müze gezimizi bir süre erteledik 😊

Tilmen Höyük, Anadolu’da Hattuşa’dan sonra en görkemli Hitit şehirlerinden biri olarak geçiyor. Karasu Nehri etrafına kurulan şehrin tarihi MÖ 4000’li yıllara dayanıyor. Höyük, turistik açıdan pek bir şey ifade etmese de tarih severler için ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Höyüğün İslahiye ilçesine uzaklığı yaklaşık 8 kilometre. Yolun son 1.5 kilometresi biraz çukurlu.

Tilmen Höyük

Höyük ziyaretimiz ardından asıl hedefimiz olan Yesemek Açık Hava Müzesi’ne vardık. İslahiye ilçesine uzaklığı 22 kilometre olan Yesemek, MÖ 2000’li yıllar ile MÖ 8. yüzyıl arasında dönemin en büyük taş ocağı ve heykel işleme atölyelerinden biri imiş. Alanda 300’ün üzerinde heykel sergilenmekte. İlk bakışta ne anlama geldikleri anlaşılmıyor; fakat bilgilendirici levhalar sayesinde ziyaret anlam kazanıyor. Bu heykellerin büyük çoğunluğunu kapı aslanları oluştururken, sfenksler, savaş arabaları, dağ adamlar ve bilindiği kadarıyla başka yerde bulunmayan ayı adam heykeli bu açık hava müzesinin diğer eserleri.

Yesemek Açık Hava Müzesi

Tahtaköprü Barajı Gölü’nde fotoğraflarımızı çektikten sonra Antakya – Kilis anayoluna ulaştık. Suriye sınırındaki beton bloklarını sağımıza alarak Kilis’e yönümüzü çevirdik. Artık 67. ilime çok az kalmıştı. Kilis’e yaklaşırken kahverengi tabelalı Ravanda Kalesi bize göz kırpıyordu; ancak zamanımız kısıtlı olduğu için Kilis’e doğru hareket ettik. Ulu önderimiz Atatürk’ün heykelinin bulunduğu meydan ile Kilis’e adımımızı attık.

Kilis Meydan

Hızlı hareket etmemiz gerektiğinden bir an önce merkezdeki görülecek yerlere hareket ettik. Önceliğimiz Paşa Hamamı. Emir Canbolat tarafından 1560 yılında yaptırılan hamam, sarı siyah taşlara sahip dış cephesi ve derin bir niş (oyuk) içindeki kapısı ile dikkat çekiyor.

Paşa Hamamı

Diğer durağım ve benim Kilis adına en çok beğendiğim yer Ulu Cami. Ara sokakları geçerek biraz zorlanarak bulduğum cami, Kilis’in en eski ve en büyük camisi. Abdullah oğlu Hacı Halil tarafından 1388 yılında yeniden yaptırılan Ulu Cami’nin ne zaman inşa edildiği hakkında kesin bir bilgi yok. Çok güzel bir avluya sahip olan caminin içine kapalı olduğundan dolayı giremedim. Kilis’e gelenlerin en başta görmesi gereken yapı diyebilirim.

Kilis Ulu Cami

Ulu Cami sonrası Şeyh Ahmet Cami’de (Şeyh Hilal Cami) soluğu aldım. Fark ettiyseniz artık tekil kullanmaya başladım. Çünkü arkadaşlarım beni arabada bekliyorlardı 😊 Şeyh Ahmet Cami 1631 yılında Şeyh Hilal tarafından yaptırılmış, 1937 yılında Şeyh Ahmet’e satılmış bir cami. Küçük, şirin, tek şerefeli bir minaresi bulunmakta.

Şeyh Ahmet Cami

Kilis adına son ziyaret ettiğim yer İpşir Paşa Kasteli. Öncelikle şunu açıklığa kavuşturalım; ziyaret edene kadar “kastel”in ne anlama geldiğini bilmiyordum 😊 Kastel; şadırvan ve havuzlar için kullanılan bir terim. Özellikle Gaziantep’te oldukça yaygın bulunuyor. İpşir Paşa Kasteli ise, 1654 yılında Sadrazam İpşir Paşa yaptırılan örneklerinden. Günümüzde suyu akmıyor ve oldukça bakımsız durumda.

İpşir Paşa Kasteli

Ara sokaklar, etrafta bir o tarafa bir bu tarafa giden motosikletler ve insan kalabalığı… Kilis son zamanlarda görmüş olduğum en karmaşık il diyebilirim. Şüphesiz Kilis’in Suriye sınırında yer almasının etkisi büyük.

Kilis Ara Sokaklar

Kilis’i geride bırakırken aklımda birkaç yer daha vardı. Bunlar, Kilis – Gaziantep yolu üzerindeki Söğütlüdere Parkı ve Oylum Höyük. Zaman kısıtlığı nedeniyle onları es geçip Gaziantep’e vardık. Artık epey bir süredir hayalini kurduğum Tunceli’ye gitme vaktimiz gelmişti…

Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel

Bir Yorum Yazın

Yazar: Serdar

Küçüklüğümden beri babam sayesinde ekonomik tatiller yaptık. Büyüdükçe babamın izinden gitmeye çalışıyorum :) Bugüne kadar kendime göre çok yer gezdim ancak bunları bloga yazma fikri arkadaşların ısrarı sonucu oluştu. Gezmek güzel şey, hayat gezince güzel :)