Bulgaristan topraklarında son zamanlarımıza doğru…Veliko Tarnovo’da geçirdiğimiz 2 günün ardından başkent Sofya’ya döndük. Amacımız yataklı gece treni deneyimlemek, sabahın ilk ışıkları ile Varna’ya varabilmekti. Bu tren yolculuğunun ayrıntılarını 8 Günde Bulgaristan yazımda anlatmıştım.
Gece 22.40 gibi bindiğimiz tren, sabah 7’de Varna’ya varmıştı. Varna adına ilk gördüğümüz yapı da Neo-Barok mimaride 19. yüzyıl sonlarında inşa edilmiş tren istasyonu oldu.
Varna Hakkında
Varna, ülkenin Sofya ve Filibe’den sonraki 3. Büyük şehri. Karadeniz kıyısında yer almakta, önemli bir ticaret ve turizm kenti. Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, yaklaşık 3 bin yıllık geçmişi olan bir yerleşim yeri.
Şehir çoğunlukla ilkbahar ve yaz aylarında turist çekiyor. Deniz turizmi oldukça gelişmiş durumda. Bunun yanında şehirde birçok gezilecek yer bulunuyor.
Varna Gezilecek Yerler
Deniz Bahçesi (Sea Garden): Balkanların en büyük parkı ile başlayalım. Sahil şeridinde yer alan park 850 dönüm (bin metre kare) gibi çok büyük bir alana sahip. En başından sonuna yürüme mesafesi 3.5 kilometre kadar!
Parkın en güzel zamanı tabi ki çiçeklerin açtığı dönem. Gördüğüm fotoğraflarda rengarenk bir park görmüştüm ama Kasım ayında ancak bu kadar oluyor 😊
Park o kadar geniş ki, içerisinde görülecek birçok şeyi barındırıyor. Bunlardan bazıları Pantheon, Nikolay Kopernik Ulusal Astronomi Gözlemevi, Akvaryum (4 Leva), Dolphinarium gibi.
Aktivite adına yapabileceğiniz şeyler de var. Bizim gibi masa tenisi oynayabilirsiniz mesela 😊
Deniz Bahçesi’nin bir benzeri de Burgaz’da bulunuyor.
Deniz Müzesi: İlgi çeken müzelerden biri. Yaklaşık 400 metrekarelik nispeten küçük bir alanda faaliyet gösteren müze 1923 yılında açılmış. Müzenin isminde deniz var ancak müzenin içeriğinde çok çeşitli askeri ekipmanlar bulunmakta. Müze bahçesinde deniz araçları haricinde helikopter, uçak, motorsiklet gibi farklı ulaşım araçları da sergilenmekte. Giriş ücreti 5 Leva.
Ship Museum “Drazki”: Druzki, bir Bulgar torpido botu. Deniz müzesinin tam karşısında sergileniyor. Ancak bu torpido botu öyle sıradan bir gemi değil. Hem Bulgar tarihi, hem de bizim tarihimizde büyük öneme sahip.
Balkan Savaşı döneminde Osmanlının Varna’yı bombalaması için gönderdiği Hamidiye Kruvazörü, Varna’da 4 torpido botunun saldırısına uğramış. Bunlardan biri olan Druzki, Hamidiye’ye büyük zarar vermiş. Hamidiye Kruvazörü baş tarafı tamamen suya gömülü olarak İstanbul’a dönmeyi başarmış ve Haliç’te onarıma alınmış. Bu başarı Bulgar donanması için ilk galibiyet olarak görülüyor. Druzki 1957’den beri müzede sergilenmekte.
Bu olaydan sonra gemi komutanı Rauf Bey’in komutasında Hamidiye Kruvazörü Ege ve Akdeniz’de büyük başarılar elde etmiş. Bir de Rize’nin bombalanması olayının baş kahramanı. Hamidiye hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayın.
Tıp Tarihi Müzesi: İki hekim olarak bu müzeyi gezmesek olmazdı. İlk yardım hastanesi (1869) olarak kullanılan bina günümüzde müzeye çevrilmiş. Küçük bir müze, ama dolu dolu. Antik çağdan 1940’a kadar farklı farklı eserler sergilenmekte. Sizin de ilginizi çekebilir. Giriş ücretsiz.
Roman Baths (Roma Hamamları): Balkanlardaki en büyük hamam Varna’da bulunuyor. M. S. 2. yüzyılda inşa edilen hamamlar 7.000 m2‘lik bir alana yayılmış. Bu haliyle Bulgaristan’da keşfedilen en büyük arkeolojik yapı. Mermer duvarları günümüze kadar iyi korunarak gelmiş, dekorasyonunda çok renkli mozaikler kullanılmış. Roma hamamına giriş ücreti 5 Leva. Büyük bir kısmını girmeden de görebilmektesiniz. Bence girmeye gerek yok 😊
Küçük Roma Hamamları (Güney): Büyük Roma Hamamlarının güneyinde yer alan, küçük kardeş hamam kalıntıları M.S. 5.-6. yüzyılda inşa edilmiş. Büyük Roma İmparatorluğu’nun sıkıntılı olduğu dönemlerde, Büyük Roma Hamamları terk edilip, tahribata uğrayınca küçüğünü yapmışlar.
Tarih Müzesi: Küçük Roma Hamamlarının hemen yan tarafında bulunan müze, 1969 yılından beri hizmet vermekte. Üç katı bulunuyor. Katlarda sırasıyla; Varna’ya özgü el sanatları, şehrin uluslararası bir tesise ve Bulgar kültürünün yaz başkentine dönüşümü ile ilgili eserler ve şehir evlerinde kullanılan eşyalar sergileniyor.
Arkeoloji Müzesi: Gelelim bu zamana kadar gördüğüm en güzel müzelerden birine. Öncelikle müze binasından başlayayım. Yapı 1898 yılında kız lisesi olarak inşa edilmiş. Müzenin ilk sergisi lisenin bir odasında sergilenmiş. Daha sonraları bina tamamen müze olarak hizmet vermeye başlamış.
Burası, Bulgaristan’ın en büyük müzelerinden biri. Müzede kronolojik sıraya göre 100 binin üzerinde eser sergilenmekte. Erken Antik Çağ’dan Geç Orta Çağ’a kadar Varna’ya (eski adı ile Odessos) ait eserler görmek mümkün.
Müzenin en çok ilgi çeken tarafı ise altın koleksiyonu olan bölüm. Buradaki eserler 1972 yılında yapılan inşaat çalışmalarında tesadüfen bulunan nekropolden çıkarılan eserler sergileniyor. Yapılan kazılarda 294 adet mezar ve 3000’in üzerinde altın ve çeşitli objeler bulunmuş. Yaklaşık 6000 yıl öncesine tarihlenmekte. Bu haliyle dünyanın en eski altın hazinesi olarak adlandırılıyor.
Müzenin ikinci katının büyük bir bölümü ikonlara ayrılmış. Hristiyanlıkla ilgili oldukça ayrıntılı ikonlar bulunmakta. Bu odalarda fotoğraf çekimi yasaktı.
Bizi hayli etkileyen müzenin giriş ücreti 10 Leva, ama buna değer. Fotoğraf çekmenin ekstra ücrete tabi olduğu söyleniyor ancak biz ücret ödemedik. Sadece bazı odalarda (özellikle ikonların bulunduğu odalar) fotoğraf yasak işareti bulunuyordu.
Opera Binası: Nezavisomost Meydanı şehrin göbeği diye adlandırabileceğim bölge. Meydan araç trafiğine kapalı. Alanın en ilgi çekici yapısı Opera Binası. Yapımı 20 yıl süren ve 1932 yılında tamamlanan bina Neo-Barok stilde inşa edilmiş.
Nezavisomost Meydanı birçok caddeye açılıyor. Bunların en işlek olanı Kynaz Boris I Caddesi. Sağlı sollu kafe, restoran ve alışveriş mağazalarının bulunduğu caddenin sonu St. Nicholas Kilisesi’ne açılmakta.
St. Nicholas Kilisesi: Paraskeva Nikolaev adında bir tüccar Varna’dan Odessa’ya giderken karşılaştığı fırtınadan kurtulursa St. Nicholas adına bir kilise yaptıracağına söz vermiş. Tüccarın bağışlarıyla 1865 yılında kilise inşa ettirilmiş ve adına denizlerin koruyucusu St. Nicholas’ın ismi verilmiş. Oldukça renkli bir yapı. Kiliseye giriş ücretsiz, fotoğraf çekmek isterseniz 5 Leva ödemeniz gerekiyor.
Ermeni Ortodoks Kilisesi: Bu küçük, şirin kilise 1842 yılında inşa edilmiş. Kapısı kapalıydı, ilgilenen kadın gelip açtı. Kilisenin içinde ilgi çekici pek bir şey yok açıkçası.
Dormition of the Theotokos Cathedral: Varna’nın en büyük katedrali ve sembol yapılarından biri. 1886 yılında hizmete girmiş.
Altın ve gümüş çatısı ile dikkatleri çeken katedralin iç mimarisi de hayli güzel. İnsanlar bu katedrali buluşma ve toplanma noktası olarak tercih ediyor.
Çar Kaloyan Anıtı: Katedralin çaprazındaki parkta bulunan anıt, 1196 – 1207 yılları arasında Bulgar çarı olan Kaloyan’a ait. Varna’yı Bizanslılardan 1201 yılında alan Çar Kaloyan, 1207 yılında Selanik’i kuşatırken öldürülmüş.
Saat Kulesi: Katedralin tam karşısında 24 metre yükseklikte bir taş kule bulunuyor. Orijinalinin 18. yüzyılda yapıldığı düşünülen saat kulesi Kırım Savaşı sırasında yıkılmış. 1888 yılında yenisini inşa etmişler. Saat kulesi 120 yıldır sorunsuz bir şekilde çalışmaktaymış. Saat kulesinin hemen yanında tiyatro binası bulunuyor.
Retro Müze: Otobüs garının yanındaki alışveriş merkezinin içinde yer alan müzede, 1944-1989 yıllarına ait otomobil, televizyon, telefon, oyuncak gibi aklınıza gelebilecek birçok nesne sergilenmekte. Giriş ücreti 10 Leva. Pek de önerilmeyen bal mumu müzesine de girmek isterseniz ücret 15 Leva oluyor.
Şehir dışında gidilebilecek yerler de bulunuyor.
Vladislav Varnenchik Park Müzesi: II. Murad liderliğindeki Osmanlı Ordusu ile Haçlı birliklerinin karşı karşıya geldiği 1444 yılındaki Varna Savaşı’nı konu alan müze, savaşta ölen Polonya Kralı III. Vladislav’ın adını taşıyor. Müzede o döneme ait şövalye zırhı, savaş alanında bulunan silahlar ve ekipmanlar, bayraklar gibi birçok eser sergilenmekte.
Aladzha Manastırı: Şehir merkezine 17 kilometre uzaklıktaki manastır, bir Orta Çağ mağara manastır kompleksi. Beklentiniz yüksek olmasın. Vaktiniz varsa değerlendirilebilir. Girişindeki botanik bahçe doğasıyla manastır kadar ilgi görüyor.
Taş Orman (Stone Forest): Varna’nın 18 kilometre batısında, Beloslav Gölü’nün kuzeyinde bulunan alanda, yüksekliği 10 metreyi bulabilen kireçtaşı sütunlar, içi boş silindiler ve kayalar yer almakta. Nasıl oluştuğuna dair kesin bir bilgi bulunmamakta. Bulgaristan’ın tek çölü olarak nitelendiriliyor.
Varna Konaklama
City Mark Hotel: Tabiri caizse Varna’nın tam göbeğinde. Opera binasının karşısında. Hemen altında güzel bir kafe bulunuyor. Konumu ve rahatlığı ile bizden geçer not aldı. (2 kişi ücret: 50,5 Leva)
Varna Yemek
Döner Osman Baba: Bulgaristan gezilerimizin vazgeçilmezi “shawarma” yani bildiğiniz tavuk döner, Varna’da da imdadımıza yetişti. Konum olarak otelimizin hemen yan tarafındaydı.
Pizza Seahorse: Farklı tatlar denemek adına otelimizin karşısındaki bu mekanda vejeteryan pizza yedik. Tadı oldukça güzeldi.
Mr. Baba: Aslında burayı gezilecek yerler listesine koymam lazımdı 😊 Varna Limanı girişinde korsan gemisi şeklinde düzenlenmiş bir restoran burası. İçine girmedik ancak yorumlar oldukça olumlu.
Varna’yı da geride bıraktıktan sonra Bulgaristan gezimizin son günü için bu sefer otobüsle Burgaz’a doğru harekete geçtik.
Diğer Bulgaristan yazılarım için tıklayın.
Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel