Bir şehir düşünün; olabildiğince sessiz, olabildiğince sakin. İnsanları kendi halinde. Ne bir koşuşturma var, ne de bir karmaşa. Trafik desen; bir başkente yakışmayacak kadar az bir yoğunluk var 🙂 Araç kullananlar kurallara uyma konusunda birbiriyle yarışıyor. Öyle ki; karşıya geçmeye çalışan yayalara ellerinden gelse araçtan inip eşlik edecekler 😀 Bunların haricinde gayet yeşil bir şehir. Hayalinizde birazcık canlandıysa geziye geçeyim.
Ukrayna’nın başkenti Kiev’den otobüsle geldiğimiz Minsk’e sabahın erken saatlerinde vardık ( Ulaşım ayrıntısı için tıkla). Tren istasyonunun hemen yanındaki otobüs garından, kiraladığımız apartmana doğru yolculuğumuz başladı. Ve ilk gördüğümüz yapı Belarusbank ve İdea Bank’ın oluşturduğu Minsk Gates (Minsk Kapıları) oldu. Bu binalar geceleri aydınlatılınca çok güzel oluyormuş, benden söylemesi 🙂
Minsk’te Gezilecek Yerler:
Independence Square: Türkçesi ile Bağımsızlık Meydanı. Sovyet mimarisini yakından gözlemleyebileceğiniz alanlardan biri. Hükümet binasının da bulunduğu meydanda bir de Lenin heykeli bulunmakta. Bazı yerlerde bu heykelin fotoğraflanmasının yasak olduğu yazıyormuş, biz bilgimiz olmadan çekmiş bulunduk. Ve evet, hâlâ yakalanmadık 🙂
Church of Saints Simon and Helena: Hükümet binasının hemen yanındaki bu kilise renginden dolayı Red Church yani Kırmızı (Kızıl) Kilise olarak biliniyor. Minsk’in simgelerinden biri olarak kabul edilen kilisenin hikayesi ise bir hayli ilginç. Adını, kiliseyi yaptıran ailenin prematüre doğarak hayatını kaybetmiş olan iki çocuğundan aldığı; kilisenin kulelerinden yüksek olanın ailenin acısını, alçak olan ikisinin ise ailenin çocuklarını simgelediği rivayet edilmekte.
Town Hall (Belediye Binası): Katedral meydanı üzerinde, 16. yüzyılda yapılmış bina şehrin merkezinde yer alıyor dersem yanılmam sanırım. Çevresinde gezilecek – görülecek birçok yer mevcut.
Church of Saint Virgin Mary: Belediye binasının hemen karşı caddesinde yer alan bu kilise 1710 yılında inşa edilmiş. Barok tarzında yapılmış olan bu yapı, merkeze yakınlığıyla Minsk gezinizde uğrayabileceğiniz yerlerden biri.
Holy Spirit Cathedral: Yine belediye binasının bulunduğu alanda yer alan katedral, 16. yüzyılda Lehistan-Litvanya Birliği zamanında inşa edilmiş. Sade bir görünüme sahip olsa da Belarus’taki Ortodoks kiliselerinin merkez katedrali kendileri.
Island of Tears (Gözyaşları Adası): Svislach nehri kenarında bulunan, köprüyle ulaşılabilen bu adanın önemi, üzerine dikilen anıttan kaynaklanıyor. Sovyet – Afganistan savaşında ölen askerler anısına yaptırılan bu anıt, dikkat çekici yerlerden biri.
Victory Sqaure ( Zafer Meydanı): Gelelim bir diğer meydana. Bu meydanda dikkatinizi çekecek tek önemli şey 40 metrelik dikilitaş. Bu yapıt, II. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden askerler anısına inşa edilmiş.
Great Patriotic War Museum: Müze takdir edersiniz ki Alman – Sovyet Savaşı konsepti üzerine kurulmuş. Daha savaş bitmeden 25 Ekim 1944’te inşa edilerek ilk açılan II. Dünya Savaşı Müzesi olmuş. Bir benzerini Kiev’de gördüğümüz için girmeyi düşünmedik. Zaten düşünsek de pazartesi olduğu için giremezdik 🙂 Bu arada aşağıdaki fotoğraf ilk açılan değil, taşındığı yerdeki hali.
Jewish Monument: Bulmakta epey zorlandığımız bu anıt, Yahudiler anısına yapılmış. 2 Mart 1942’de bir çukurda ölen tutsaklar tasvir ediliyor. Ben fark edememiş olsam da figürler arasında çocukların haricinde bir piyanist ve hamile bir kadın da bulunuyormuş.
Ulusal Opera ve Bale Binası: Doğu Avrupa ülkelerinde fazlasıyla gördüğümüz opera ve bale binalarından bir tanesi de Minsk’te bulunuyor. Sovyet mimarisinin örneklerinden olan bu bina 1933 yılında inşa edilmiş. Çok güzel bir parkın içinde kurulmuş olması ayrı bir hava katmış. Vaktiniz ve ilginiz varsa ucuza bir gösteri izlemeniz tavsiye edilir.
Victory Park: Daha önce de bahsettim; Minsk gayet yeşil bir şehir. Şehir merkezinde birçok park bulunmakta. Biraz sakinlik, biraz huzur istiyorsanız doğru adrestesiniz 🙂
National Library of Belarus (Ulusal Kütüphane): Bu kütüphane ilginç mimarisiyle listede yer alıyor. Lokasyon olarak şehir merkezine gayet uzak; ancak kütüphanenin gece görüntüsü bir başka güzelmiş.
All Saints Church: Şehir merkezine uzaklığı nedeniyle listede sonlara aldığım bu kilise bana göre Minsk’teki en güzel kiliseydi. Hemen yanındaki ahşaptan yapıldığını düşündüğüm bir başka kiliseyle güzel bir ikili oluşturmuşlar. Bizim için kötü haber ise, gittiğimizde ziyarete kapalı olmasıydı.
Minsk Denizi: Tamam tamam Belarus’un denize kıyısı olmadığını ben de biliyorum 🙂 Yine şehrin dışında yer alan gölü denizden ayırt etmek kolay olmadığı için yerel halk deniz diyormuş. Biz de onları kırmayalım 🙂
Şuraya gezi öncesi çıkardığım haritayı koyayım, belki yardımı dokunur.
Son söz olarak Minsk, turistik bir şehir değil. Gece hayatı nasıldır bir bilgim yok 🙂 Kafa dinleyebileceğiniz stresten uzak bir tatil arıyorsanız güzel bir tercih olabilir.
Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel