Hayat kısa, görülecek yer çok…Bu yüzden imkanlar el verdikçe gezmeye çalışıyorum. Bu seferki noktalarımız Amasya-Tokat-Çorum…”Çorum mu?” diye sorabilirsiniz 🙂 Ama bu yazıyı okuyunca sizde de Çorum’a gitme isteği oluşabilir.
Aslında amacım çok yakın bir arkadaşımın Kayseri’deki düğününe gitmekti. Hazır haftasonu için uzun yola çıkmışken az olan vakti güzel değerlendirmek gerekir diye düşündüm ve planımı yaptım. Ahmedov’u yanıma 2. pilot olmaya ikna ettikten sonra Trabzon’dan Cuma akşamı yola çıktık. Hedef gece saatlerinde Tokat’a ulaşmaktı. Ünye’den Niksar’a inen yolu kullanma planımız yol için söylenenlerden sonra (terör olayı, virajlı yollar) suya düştü ve yolu uzatıp Samsun üzerinden Tokat’a ulaştık. Orada bizi Özgün bekliyordu. Özgün, İzmir kursunda tanıştığım bir arkadaşım. Bu geziden bahsettiğimde seve seve evinde misafir olabileceğimizi söylemişti. Biz de geceyi orada geçirdik.
TOKAT
Sabah erkenden kalkıp Tokat’ta nereleri gezebiliriz diye yola çıktık. İlk önce halk arasında Taş Köprü diye bilinen Hıdırlık Köprüsü’ne gittik. Yeşilırmak üzerine kurulmuş bu tarihi köprü Selçuklu dönemine ait. Tokatlılar için bir anlamı olmasa da dışarıdan gelen bizler için farklı bir yapı. Yeni hedefimiz Tokat Müzesi. Müzeye giriş yaparken müze kartlarımızı hazırladık ama ücretsiz olduğunu öğrenince şaşkınlığımızı gizleyemedik. Gerçekçi olmak gerekirse müzeyi beğendim. Çünkü içerisine ne bulmuşlarsa koymuşlar 🙂 Antik kalıntılardan yöresel kıyafetlere, eski silahlardan farklı dinlere ait eserlere kadar birçok şeyi orada bulmak mümkün. Müzeden sonra gözümüzü yakınlardaki Tokat Kalesi‘ne diktik. Özgün oranın pek güzel olmadığını söylese de bizi ikna edemedi ve kaleye çıktık. Biz ara sokaklardan çıkmayı denesek de kalenin çok rahat ulaşılabilen yolu olduğunu dönüşte öğrendik. Kaleden geri kalan çok bir şey olduğunu söyleyemem. Biraz da terk edilmiş gibi duruyordu. Ancak gündüz vakitlerinde Tokat manzarası için çıkılabilecek bir yer. Fotoğraflar çekildikten sonra bizim için gelenek haline gelecek olan saat kulesini aramaya koyulduk. Saat kulesini de gördükten sonra artık Amasya için yola çıkabilirdik. Kahvaltı için zamanımız olmadığı için Tokat’ta meşhur olan “yoğurtmaç“larımızı yanımıza alıp devam ettik. Amaç Amasya idi ama biz bununla yetinemezdik.
Yol üstünde Ballıca Mağarası‘na uğramadan gitmek olmazdı.( Ballıca Mağarası, Tokat’a 26 kilometre uzakta Pazar ilçesine bağlı Ballıca Köyü’nde bulunuyor. Yine aynı yolda Mahperi Sultan Kervansarayı‘nı görmek mümkün. 8 km lik Pazar-mağara yolunun bir kısmı stabilize yoldan oluşmakta.) Aracımızı park ettikten sonra mağara girişinin yanındaki kafede çaylarımızı yudumladık. Molamızın ardından mağaraya giriş yaptık. Bilet ücreti 9TL, öğrenciler için 4.5TL. Müze kart geçerli değil. Her ne kadar sitelerde mağaraya fotoğraf makinası girişi yasak dese de görevlilerden böyle bir uyarı almadık. Belli saatlerde ücretsiz rehber hizmeti mevcut. Biz rehberi ve grubu beklemeden gezimize başladık. Mağaranın içi gerçekten görülmeye değer. Sarkıtlar, dikitler ve mağaranın serin havası muazzam. Mağaradaki hızlı turumuzu tamamlayıp yola çıktık. Geliş yolunda gördüğümüz şelale tabelasına uğramak istedik. 300 metre kadar aşağıda bizi güzel bir manzara bekliyordu. Beklentimiz yoktu. Böyle bir yerle karşılaştığımıza mutlu olduk diyebilirim. Şelalenin serin sularına ayaklarımızı sokup fotoğraflarımızı çekildik. Artık yola devam edebiliriz. Geri dönmektense yol üstündeki Kaz Gölü‘ne gidelim istedik. Gitmesine gittik ama göl göremedik 🙂 Fazla zaman kaybetmeden yeni hedef Zile Kalesi’ne ulaştık. Burayı görmek istememdeki amaç Roma İmparatoru Julius Sezar’ın “Veni, vidi, vici (geldim, gördüm, yendim)” sözünü tarihte Zela diye geçen Zile ilçesinde söylemiş olmasıydı. Kalenin içinde bir tur attıktan sonra Amasya’ya doğru yola çıktık.
Zile Kalesi
AMASYA
Şehzedeler şehri Amasya, üniversite yıllarımda sürekli otobüs yolculuğu yaparken geceleri merkezinden geçtiğim ve merak ettiğim bir şehirdi. Ve sonunda bu sürekli övülen ili gezmek bize de nasip oldu. Turhal tarafından Amasya’ya doğru ilerlediğimizde merkeze gelmeden sağımızda Ferhat ile Şirin Aşıklar Müzesi‘ni gördük. “Müze gezmek bizim işimiz” diyerek soluğu gişede aldık. Ancak müze kartın geçmediğini öğrenince hevesimiz kursağımızda kaldı 🙂 Giriş 5TL öğrenci için 2 TL. Müze odalar halinde düzenlenmiş. Ferhat ile Şirin, Aslı ile Kerem, Leyla ile Mecnun ve Romeo ile Juliet için odalar tasarlanmış. Ayrıca Mimar Sinan ve Mihrimah Sultan, İlahi Aşk Bölümü gibi yerler de mevcut. Ben gayet başarılı buldum müzeyi. Bilgilendirme levhaları konulabilirmiş ama biz zaten okumayacağımız için çok üstünde durmadık. Ancak girişte kulaklık dağıtılıyormuş bunu da internet sitesinden öğrendim. Müzeden çıkıp biraz da etrafında gezelim istedik. Burada Ferhat ile Şirin’in mezarlarını, dağdaki heykellerini ve Ferhat’ın açmış olduğu su kanalının bir kısmını gördükten sonra merkeze ulaşıp aracımızı otoparka bıraktık.
Ferhat ile Şirin Aşıklar Müzesi
Amasya’daki gezilecek birçok yer merkezde ve yürüme mesafesinde bulunuyor. Buradaki gezimize de müzeyle başladık. Amasya Müzesi halk arasında Mumya Müzesi diye biliniyormuş. Girişi 5TL(müze kart geçerli). Bu müzeyi diğerlerinden farklı kılan olay müzenin üst katında mumyaların bulunması. 14. yüzyılda İlhanlılar döneminden kalma bu mumyalar gerçekten dikkat çekici. Müzelerde böyle farklı şeyler görmek de bizim için mutluluk verici bir durum. Mumyaları geride bırakıp merkezde gezimize devam ettik. Gezilecek yerlerin birbirine yakın olduğunu söylemiştim. II. Bayezid Külliyesi ve Minyatür Amasya Müzesi yan yanalar. Müzenin girişi 2TL. Amasya’nın 100 yıl önceki fotoğrafından esinlenerek yapılmış bu minyatür müzede 3 dakika süren ezan sesiyle gündüz ve gece görselini görmek mümkün. Böyle bir müzenin fikri bile bence çok güzel. Müze bununla da sınırlı değil. Hemen yanındaki bölmelerde ebru sanatı ve Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili eserler mevcut. Durmak yok, devam ediyoruz. Amasya’da Yeşilırmak üzerine birçok köprü kurulmuş. Irmak kenarlarında çok güzel konaklar var. Görsellik açısından ortaya mükemmel bir görüntü çıkıyor. Yine ırmak kenarındaki şehzade heykeliyle selfiemizi yaptıktan sonra saat kulesinin oradaki köprüden karşıya geçip gezimize başladık. Tokat’taki saat kulesinden sonra Amasya Saat Kulesi‘nde de fotoğrafımızı çekildik. Yeni hedef Şehzadeler Müzesi. Bu müzenin girişi de 2TL. Galoşlarla girilen bu yerde sadece şehzadelere değil padişahlara ait balmumu heykelleri var. Müze konusunda Amasya gerçekten çok zengin. Bizim gezmediğimiz Sabuncuoğlu Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesi ile Hazeranlar Konağı da ilgililer için diğer seçenekler.
Yorulduk,acıktık ama yılmadık. Kral Kaya Mezarları‘na doğru tırmanmaya başladık.Giriş 5TL(müze kart geçerli). Sağda ve solda 2 tane olmak üzere 4 tane mezarlık bulunuyor. Manzara güzel ama mezarlıklarda bir şey yok. Bir tarafı gezmek bence yeterli çünkü bütün mezarlıklar aynı 🙂
Kral Kaya Mezarları’ndan Amasya’ya Bakış
Gün bitmeden planımızı bitirmek adına aracımızı alıp Amasya(Harşena) Kalesi‘ne çıktık. Buranın da girişi 5TL(müze kart geçerli). Bir hayli yüksekte ve milyonlarca(!) merdiveni bulunan kaleye zorlukla çıktık ancak çıktığımıza değdi. Mükemmel bir manzara bizleri bekliyordu. 2 saat öncesinde yanında bulunduğumuz külliyeyi, ırmak kenarındaki binaları yukarıdan görmek gerçekten güzeldi.
Amasya(Harşena) Kalesi’nden..Özgün ve Ben
Açlık had safhada ama bir yer daha vardı gidilecek 🙂 Aynalı Mağara. İsmi benim için ilgi çekiciydi. Navigasyonumuzdan yolu bulup mağaraya vardığımızda hayal kırıklığına uğradım. Çünkü aynalı mağara denilen yer Kral Kaya Mezarları’nın yere yakın haliydi. Benim ısrarlarım yüzünden geldiğimiz için Özgün ve Ahmet’in dalga geçmeleriyle yemek yiyeceğimiz yere doğru yöneldik. Bu kadar yorgunluğun üstüne güzel bir yemeği haketmiştik. Öneriler doğrultusunda kalenin karşısındaki tepede bulunan Ali Kaya Restaurant‘a gittik. Kaleden gördüğümüz bu yere gelmek, buradan kaleye ve Amasya’ya bakmak da güzeldi. Manzara akşam ışıklandırmasıyla birlikte daha da muazzam hale geldi. Ancak restoran için aynı şeyleri söyleyemem. Sipariş vermek için ve siparişten sonra dakikalarca bekledik. Yemekler aynı anda gelmedi. Ahmet’in yemeği yanlış geldi. Ahmet sesini çıkarmayıp yemeğe başladı. Ancak yemeği önünden mal kaçırırcasına alınıp sipariş ettiği yemek kondu 🙂 Bu deneyimlerle restorandan ayrılıp Tokat’a doğru dönüş yoluna çıktık.
Ahmedov – Ali Kaya Restaurant’tan Amasya görüntüsü
Aç değildik artık ama yorgunduk. Dönüşü Erbaa üzerinden yapmayı kararlaştırdık. Tabi bunun da bir sebebi vardı. Üniversiteden arkadaşım Yurdagül bana kahve sözü vermişti. Yurdagül oldukça şirin ve çok iyi bir kız (Böyle söylemem için tehdit edildim 🙂 ) Hem onu görmüş, hem de yorgunluk kahvemizi içmiş olduk. Bu arada söylemeden geçmeyeyim Erbaa Cumhuriyet Meydanı gayet şirin bir yer. Yolunuz Erbaa’ya düşerse Lykos‘da (Biz telefonda Lykot sanmıştık insanlara sorunca gülünç duruma düştük 🙂 ) bir yorgunluk kahvesi içebilirsiniz. Kahvenin ardından Tokat’a döndük.
ÇORUM
Veeee Çorum 🙂
Yola çıkmadan önce üniversiteden arkadaşım Akif’e mesaj atıp geleceğimizi, müsaitse görüşebileceğimizi söylemiştim. Sabah erken saatler olduğu için aramamıştım ve planı onsuz yapmıştım. Çorum’a vardığımızda hızlıca bir kahvaltı yapalım dedik. Tam o sırada Akif aradı. Kahvaltımızı bitirdikten sonra Çorum Saat Kulesi‘nin orada buluştuk.
Çorum Saat Kulesi
Akif hemen plan yapmaya başladı ancak bizim planımız hazırdı. Alacahöyük ve Hattuşaş’a gidecektik. Bu planı beğenmeyen Akif ikisinin de aynı yerler olduğunu söyledi. Bizi Oğuzlar ilçesine götürmeyi teklif etti ve pişman olmayacağımızı da ekledi. Bizi ikna ettikten sonra Oğuzlar‘a doğru yola çıktık. İlçe 55 kilometre uzaklıkta ve yolculuk yaklaşık 45 dakika sürüyor. Yol üstünde Akif benim beğenebileceğim bir şey göstereceğini söyleyerek aracı park etti. Bir de ne görelim! Bir kral kaya mezarı daha 🙂
Laçin Kapılıkaya Anıtsal Kaya Mezarı
Komutan Ikezios’a ait Hellenistik Dönem kaya mezarı oldukça kayalık ve vadinin içine yapılmış. Laçin Kapılıkaya Anıtsal Kaya Mezarı diye anılan bu mezarın Amasya’daki mezarlardan tek farkı konumu. Yola devam ettik. Geldiğimiz yer Oğuzlar Belediyesi’ne bağlı Altınkoz Sosyal Tesisleri idi.
Altınkoz Sosyal Tesisleri..Soldan sağa Özgün-Akif-Ben-Ahmedov
Ağzımız açık kalmıştı. Obruk Baraj Gölü’ne yapılmış olan bu tesisin varlığından benim gibi birçok insanın haberdar olmadığına eminim. Göl kıyısına kurulmuş bu tesiste restoran ve kafe haricinde deniz araçları da mevcut. Gezi teknesi, sürat teknesi ve hatta jet-ski bile var! 🙂 Şaşırıp kaldık. Akif jet-skiye binmemizi tavsiye etti. Birçok kez tatil yöresine gitmiş biri olarak jet-skiye Çorum’da bineceksin deseler gülmekten karnıma ağrılar girerdi herhalde 🙂 Ama bu gerçek olmuştu. Obruk Gölü’nde jet-ski’ye binmiştik. Gerçekten çok eğlenceli dakikalardı bizim için. Günlük kıyafetlerimizle bindiğimiz için biraz ıslanmıştık ama sırılsıklam da olsak buna değerdi. Gezi teknesiyle göl turu da yapabilirdik ama jet-skiden sonra eğlenceli olmazdı 🙂 Eğlenceden sonra göl kenarında oturup dondurmalarımızı yedik, çaylarımızı içtik. Daha da vakit kaybetmeden güzel anılarla tesislerden ayrıldık. Bu arada fiyat kısmına gelince Akif bize ödetmediği için kesin bir rakam veremeyeceğim ama tatil yörelerinden çok daha ucuz olduğunu söyleyebilirim.
Eğlenceli anlar 🙂
Çorum’a doğru dönerken Akif’le geri kalan planımı paylaştım. O da bize yardımcı olmak amacıyla dahil oldu. Artık yeni bir pilotumuz daha vardı 🙂 Akif ne kadar Alacahöyük‘e gitmek istemese de kararlığımızı görünce oraya doğru yöneldik. Alacahöyük küçük bir alanda ve kendine ait bir müzesi var. Girişi 5TL(müze kart geçerli). İlk önce müzeyi gezdik. Müzenin diğer gezdiğimiz müzelerden çok bir farkı yoktu. Sonra kazı alanına geçtik. Burada 2 tane sfenks denilen yapıdan oluşan bir giriş kapısı mevcut. Alacahöyük’ün hemen giriş yerinde olan sfenksli yapı buranın en dikkat çeken yeri. Alanın geri kalanında hızlı bir gezi yaptık ve oradan ayrıldık.
Alacahöyük- Sfenksli kapı
Artık Kayseri’ye yola çıkabilirdik. Planımı küçük eksiklerle tamamlamıştım. Yozgat’ta 66 Kebap Salonu‘nda tandır ve testi kebaplarımızı yedikten sonra Yozgat Saat Kulesi’nde de fotoğraflarımızı çekildik(Bu 4. saat kulesi). Kayseri’ye düğün vaktinde vardık. Gece saatlerinde dönüşe geçtik. Akif’in sürüşüyle önce Tokat’a vardık ve Özgün’le vedalaştık. Sonra Çorum’da Akif’e veda ettikten sonra sabah saatlerinde sağ salim Trabzon’a vardık.
Bir sonraki gezide görüşmek üzere 🙂
Hıdırlık Köprüsü
Tokat Müzesi’nden Veni Vidi Vici
Tokat Kalesi’nden bir görüntü
Tokat Kalesi’ne asılı bayrağımız
Tokat Saat Kulesi
Ballıca Mağarası
Mağara yakınındaki şelale
Mahperi Sultan Kervansarayı
Kervansarayın içi
Kaz Gölü :/
Aşıklar Müzesi ve Ahmet 🙂
Amasya Müzesi – Mumya
Amasya – konaklar ve Yeşilırmak
Amasya – solda Şehzadeler müzesi arka tarafta Kral Kaya Mezarları ve Amasya Kalesi
Yorumunuz için teşekkür ederim. Dediğiniz yerler aslında planlarım arasındaydı fakat arkadaşımın önerisiyle Oğuzlar’a gittik. Bir dahaki sefere kesinlikle gideceğim 🙂
Küçüklüğümden beri babam sayesinde ekonomik tatiller yaptık. Büyüdükçe babamın izinden gitmeye çalışıyorum :) Bugüne kadar kendime göre çok yer gezdim ancak bunları bloga yazma fikri arkadaşların ısrarı sonucu oluştu. Gezmek güzel şey, hayat gezince güzel :)
Yorumlar
Abdurrahman
(4 Aralık 2017 - 21:45)Çorum’un en güzel yeri olan Boğazköy ve Yazılıkaya Ören yerine gitmemişsiniz. Bir daha yolunuz düşerse kesinlikle gitmenizi tavsiye ederim.
Serdar
(4 Aralık 2017 - 22:09)Yorumunuz için teşekkür ederim. Dediğiniz yerler aslında planlarım arasındaydı fakat arkadaşımın önerisiyle Oğuzlar’a gittik. Bir dahaki sefere kesinlikle gideceğim 🙂