Her insanın boş vakitlerinde yaptığı şeyler vardır. Bunlar genellikle insanın hoşuna gidecek cinstedir (Genellikle diyorum, çünkü bazı durumlarda bu mümkün olamayabiliyor). Benimki de dünya haritasını açıp, plan yapmak… Kendime engel olamıyorum, boş anımda bir bakmışım harita açılıvermiş 😀 Zaten menüdeki “Gezilmesi Planlanan Yerler” başlığı da böyle oluştu. Ancak inceleyenler görecektir; listede Ankara yok. Çünkü aklımda başkente gitmek yoktu 🙂
Ankara gezisine karar verip biletleri almam 2 gün içinde oldu. Aslında aynı gün karar verilmişti ama onay almak için bekledim. Olayı da şöyle anlatayım: Üniversiteden kardeşim gibi sevdiğim arkadaşım Candan’ın doğum gününü kutladığımda , o kadar yer gezip Ankara’ya gitmediğim için azar işittim 🙂 Uygun olmadığımı, belki Ramazan ayında gelebileceğimi söylesem de fayda etmedi. Son bir blöf yapıp 3 gün sonraki hafta sonu için gelebileceğimi söyledim. Yaptığım blöf işe yaramadı ve kendimi Ankara’da buldum 🙂
Bu benim başkente ilk gelişim değildi, ama adam akıllı da gezmemiştim. Bu benim için güzel bir fırsattı. Fırsatı güzel değerlendirip bir hafta sonunda Ankara’yı sokak sokak gezdim. Bu yazıda iki günde gezdiğimiz yerleri sırasıyla yazacağım. Yediğimiz yemekler ve kaldığım otel ise en altta olacak.
Ankara Gezilecek Yerler
I. Gün: İlk günümüzün büyük çoğunluğunu müzelere ayırdık. Merkezde gidebileceğimiz yerlere yürüyerek ulaştık. Günü 20 kilometre yürüyerek noktaladık 🙂
Etnografya Müzesi: Açılışı Atatürk’ün 1938’den 1953’e kadar ilk istirahatgahı olan müzeyle yaptık. Kurtuluş Savaşı günlerinde cuma namazlarının kılındığı, eski adıyla Namazgah Tepesi olan bölgede kurulmuş. Selçuklu döneminden günümüze kadar olan Türk sanatının örneklerinin sergilendiği müzede, eski Türk kıyafetleri, işleme eserler, el dokumaları, çiniler, silahlar ve el yazmaları gibi birçok eser sergileniyor. Müze Kart’ın geçerli olduğu müzenin giriş ücreti 10 TL.
Resim ve Heykel Müzesi: Etnografya Müzesi’nin hemen yanındaki bu müze, 1980 yılında aktif hale geçmiş. Müzenin ismine çok aldanmayın, büyük bir kısmı resimlerden oluşuyor. Müzede İbrahim Çallı gibi birçok ünlü ressamın 890 tane resmi sergilenmekte. Ancak heykel koleksiyonu yetersiz. Resimlerin hepsine tek tek bakmaya çalışan sanat aşığı (!) arkadaşım Candan gibiyseniz zamanınızı güzel geçirebileceğiniz bir müze 🙂 Heykel ve resimlerin haricinde baskı, seramik ve Türk süsleme sanatları eserleri de müzede yer almakta. Giriş ücretsiz.
Gençlik Parkı: Bahar ve yaz aylarının vazgeçilmezi Gençlik Parkı, kış aylarında ise kaderine terk edilmiş durumda. 1943 yılında hizmete giren park, Ankara’nın en ünlü parklarından biri. Gerçi okuduğum kadarıyla son zamanlarda yapılan değişikliklerle eski popülerliğini yitirmiş. Yine de kış harici vakitlerde ziyaret edilebilecek bir yer.
Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi (Cumhuriyet Müzesi – II. TBMM): I. TBMM binasının yetersiz kalması sebebiyle 1924-1960 yıllarında meclis olarak kullanılan bina, Atatürk’ün 100. doğum yılını kutlama programı çerçevesinde 1981 yılında Cumhuriyet Müzesi olarak hizmete açılmış. Atatürk’ün özel eşyalarının da bulunduğu müzede, cumhuriyetin ilk dönemindeki olaylar, fotoğraflar, meclis kararları gibi eserler sergileniyor. Giriş ücreti 5 TL. Müze Kart geçerli.
Kurtuluş Savaşı Müzesi (I. TBMM): II. TBMM’ye uzaklığı 200 metre olan bu bina, 1920-1924 yılları arasında ilk meclis olarak kullanılmış. 1961 yılında “TBMM Müzesi” olarak, yukarıda bahsettiğim program çerçevesinde ise 1981 yılında Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak hizmete açılan yapıda, Meclis Toplantı Salonu, Reis Salonu, Encümen Odası gibi bölümler bulunmakta. Fotoğraf çekmenin yasak olduğu müzeye giriş 3 TL. Müze Kart geçerli değil.
Ulus Atatürk Heykeli: Kurtuluş Savaşı Müzesi’nin hemen karşısındaki “Ankara Zafer Anıtı”, Anıtkabir inşa edilmeden önce dönemin devlet merasimlerinin yapıldığı yermiş.
Roma Hamamı: III. yüzyılda sağlık tanrısı Asklepion adına yapılan Roma Hamamı, Ankara’nın en önemli tarihi yapılarından biri. Beni oldukça etkileyen bu yapının yan tarafında birçok yazılı sütunun bulunduğu sütunlu yol yer almakta. Bu açık hava müzesine giriş 5 TL. Müze Kart geçerli.
Hacı Bayram Cami: Bayrami tarikatının kurucusu Hacı Bayram-ı Veli’den ismini alan caminin 1427-28 yıllarında yapıldığı tahmin ediliyor. Mihrap duvarına bitişik olan türbe ise 1429 yılında yapılmış. Cami, mimarisi ile 17. ve 18. yüzyıldaki camilerin karakterini taşımakta. Ayrıca cami çevresinde restore edilerek günümüze ulaştırılan tarihi evler, ortama çok güzel bir hava katmış.
Augustus Tapınağı: Hacı Bayram Cami’nin bitişiğindeki Augustus Tapınağı, Romalılardan önce Kibele ve Friglerin inandığı Ay tanrısı Men’e tapınma yeri olarak kullanılmış. Günümüze kadar ulaşan kısmı ise, Roma imparatoru Augustus için yapılan tapınak olarak karşımıza çıkıyor. Augustus’un yapmış olduğu başarılı işleri anlatan yazıtların bulunması tapınağı ayrı bir önemli kılıyor. Ancak dışarıdan görüntüsü bu öneminin çok uzağında maalesef.
Azize Teresa Kilisesi: Ülkemde de olsa kilise gezmeden duramıyorum 😛 Aslında burası başka yerlerde gördüğümüz tarzda değil. Binanın ikinci katındaki bir bölümü kilise olarak dizayn etmişler. Bu arada binadaki Fransız bayrağı sizi şaşırtmasın, zamanında Fransız Konsolosu burada oturuyormuş. Kilisenin ziyaret saatleri ise Salı – Cumartesi saat 14.00-17.00.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi: Müzelerden biraz olsun uzaklaşmıştık, geri dönelim dedik 🙂 Mahmutpaşa Bedesteni ve Kurşunlu Han binalarında hizmet veren müze, restorasyonların ardından 1968 yılında hizmete girmiş. Yontma Taş Devri olarak bilinen Paleolitik Çağ’dan başlayarak günümüze kadar Anadolu’da hüküm sürmüş medeniyetlerden eserlerin sergilendiği bu müze, 1997 yılında “Avrupa’da Yılın Müzesi” unvanını almış. Böyle değerli bir müzeye sahip olmak gurur verici. Giriş ücreti 20 TL. Müze Kart geçerli.
Erimtan Müzesi: Ankara Kalesi’nin dış surunun girişinde bulunan müze, iş adamı Yüksel Erimtan’ın iki bin parçalık koleksiyonunu müzeye dönüştürmesiyle faaliyete geçmiş. Arkeolojik eserlerin ve bir alt katında resimlerin sergilendiği müze, Ankara’nın 2. özel müzesi durumunda. Anadolu Medeniyetler Müzesi’nden çıkan bizleri çok etkilemese de ilgisi olanlar için alternatif bir yer olabilir. Özel müze olması nedeniyle Müze Kart geçerli değil. Giriş ücreti sivil 10 TL, TURSAB Müze Kart 7 TL, akademisyen, öğrenci ve 65 yaş üstü kişilere 5 TL.
Rahmi M. Koç Müzesi: Gelelim Ankara’nın ilk özel müzesine. Nasıl anlatsam, ne desem bilemiyorum. Girişteki ön yargımdan mı bahsetsem, yoksa çıkıştaki hayranlığımdan mı? 5 dakika gezeriz deyip 1 saatte çıkmamızdan da söz etmem lazım sanırım 😀 İşte burası böyle bir müze. Beni fazlasıyla etkiledi diyebilirim.
Tarihi Çengelhan binası içinde kurulan müze, Ankara’nın ilk ve tek sanayi müzesi. Belki de beni bu kadar etkilemesinin sebebi, ilk defa bu konseptte bir müzeyle karşılaşmamdır. Müzenin içinde hava, deniz, karayolu taşımacılığı geçmişine ait eserlerin yanında 19. yüzyıldan sonra kullanılan sanayi araçları, ilk daktilo, ilk televizyon gibi elektronik eşyalar sergilenmekte. Bazı makinelerin düğmesine basarak çalışmalarını izleyebiliyorsunuz. Böyle güzel müzenin giriş ücreti de diğerlerine göre gayet uygun. Sivil 8 TL, öğrenci 4 TL.
Ankara Kalesi: M.Ö. 2.yüzyıldan beri varlığı bilinen kale, Ankara’nın en önemli tarihi yapılarından biri. Çevresinde bazı kafelerin ve hediyelik eşya satan yerlerin (teyzelerin) bulunduğu kaleye vaktiniz varsa çıkabilirsiniz. Manzara açısından beni çok tatmin etmediğini söylemeliyim.
Hamamönü: Günün sonunda soluğu Hamamönü’nde aldık. Restore edilmiş tarihi evleri ile küçük Safranbolu’yu andıran bu bölge, kafe ve restoranlarıyla daha da ilgi çekici bir hâl almış. Yorgunluğumuzu dibek kahvesi içerek attık.
II.Gün: Gezinin ikinci gününü merkezden uzak yerlere ve Ankara’nın ünlü cadde – sokaklarına ayırdık. En son Anıtkabir ziyareti ile Ankara gezimize son verdik.
Eymir Gölü: Şehrin kalabalığından sıyrılmak, hafta sonu soluklanmak için Ankaralıların gözde yerlerinden birisi Eymir Gölü. Yaklaşık 15 kilometre uzaklıktaki gölün çevresinde doğa yürüyüşü ve sabah koşusu yapabilir ya da isterseniz bisiklet kiralayarak göl çevresini turlayabilirsiniz. Yine gölün çevresinde kahvaltı yapabileceğiniz ve yemek yiyebileceğiniz kafe/restoranlar bulunmakta. Burası ODTÜ’ye bağlı bir bölge olduğu için araçla giriş yapmak isteyenlerin plakaları kaydediliyor. Ekstra bir ücret istenmiyor.
Mogan Gölü: Hafta sonu için bir diğer kaçış noktası Mogan Gölü. Eymir’e uzaklığı 10 kilometre olan gölde birçok aktivite için çevre düzenlemesi yapılmış. Yine göl kenarında köy kahvaltısı yapabileceğiniz mekanlar bulunmakta. Biz kahvaltımızı burada yaptık. Ancak gölü genel olarak değerlendirecek olursak, doğasına daha az dokunulmuş olan Eymir Gölü ziyaret edilmeyi daha çok hak ediyor. Göl alanına giriş 6 TL.
Nata-Vega Akvaryum: Burası aslında bir alışveriş merkezi. Yapının alt katını çocuklar kadar yetişkinlerin de ilgisini çekebilecek kocaman bir akvaryumlar topluluğuna ayırmışlar. Kurbağa balığından(balon balık) köpek balığına kadar birçok balığa ev sahipliği yapan akvaryum su altı dünyasını merak edenler için çok güzel bir tercih olabilir.
Akvaryumun yanı sıra küçük bir alanda da Adrenalin Dünyası bulunmakta. Burada da dünyanın çeşitli yerlerindeki vahşi hayvanları görme imkanı buluyorsunuz. Fotoğraf çekimi yasak. Kişisel fikrimi söylemem gerekirse; akvaryum güzel ancak Adrenalin Dünyası, bir çeşit hayvanat bahçesi. Vahşi ortamlarından koparılan hayvanlar burada tek başına küçük bir alanda hapsedilmiş. Bu durumu bir türlü kabullenemiyorum. Akvaryum için böyle söylemedim çünkü doğal ortamlarından tam anlamıyla koparılmadıklarını düşünüyorum. Neyse, ücretlerden bahsedeyim:
Yetişkin için; Akvaryum : 18 TL , Akvaryum + Adrenalin Dünyası : 22 TL
Öğrenci için; Akvaryum : 12 TL , Akvaryum + Adrenalin Dünyası : 14 TL
Giriş saatleri: Hafta içi 10.00 – 20.00 / Hafta sonu 11.00 – 21.00
Karanfil Sokak: Burası her çeşit insanın görülebildiği, farklı farklı heykellerin yer aldığı trafiğe kapalı canlı bir sokak. Buluşma noktalarının ayarlandığı, eylemlerin yapıldığı yerlerin de başında geliyor.
Kızılay: Ankara denilince herkesin aklına bir şekilde “Kızılay” geliyordur diye tahmin ediyorum. Ankara genelindeki birçok önemli bölgeye yakınlığının yanında Ankaray – Metro hattının da aktarma noktası konumunda bulunan Kızılay, Türkiye’nin en ünlü meydanlarından biri.
Kocatepe Cami: Ankara gezim boyunca gördüğüm bütün minarelere “Kocatepe orası mı?” demiştim 🙂 Tarihi olmasa da yapının ihtişamına hayran kalacağınız caminin yapımı 1987’de tamamlanmış. İç mimarisiyle de oldukça etkileyici yapı Ankara’nın en önemli camisi konumunda.
Tunalı Hilmi Caddesi: İsmini eski TBMM vekili Tunalı Hilmi’den alan cadde, Ankara’nın en hareketli caddelerinden bir tanesi. Ünlü mağazaların, kafe ve restoranların bulunduğu cadde tek yönlü trafiğiyle oldukça kalabalık olabiliyor.
Kuğulu Park: Tunalı Hilmi Caddesi’nin sonunda bulunan park, ismini parkta bulunan kuğulardan almış. Küçük bir alandaki parkın başka bir özelliği yok bana göre 🙂
Seğmenler Parkı: Bu parkı neden buraya yazıyorum bilmiyorum. Dikmen Vadisi’ne gidecekken arkadaşım Sinan’ın önerisiyle geldiğimiz parkta bir şey bulamadık 🙂 Minderli öğrencilerin, köpeğini gezdiren insanların bolca bulunduğu bir yermiş burası. Amfi tiyatrosunda da zaman zaman konserler veriliyormuş.
Düzenleme: Bahar ve yaz aylarında çok güzel olduğu eleştirisi geldi 🙂
7. Cadde (Aşkabat Caddesi): Ankara’nın bir diğer önemli caddesi. Özellikle gençlere hitap eden kafelerin bulunduğu bölge, yine çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bir kalabalığa sahip.
Anıtkabir: Listenin sonunda aslında en başta olması gereken Anıtkabir var. Daha önce gelmiş olsam da, Ankara’ya Atamızı ziyaret ederek veda etmek istedim. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün 1953’ten beri ebedi istirahatgahı olan Anıtkabir’in ziyaret saatleri;
01 Şubat – 14 Mayıs |
09:00 |
16:30 |
15 Mayıs – 31 Ekim |
09:00 |
17:00 |
01 Kasım – 31 Ocak |
09:00 |
16:00 |
Anıtkabir ile gezilecek yerlerin sonuna geldik. Listemde Ankara’nın sembollerinden Atakule de vardı ancak tadilatta olduğu için gidemedim. Biraz da nerede, ne yediğimizden bahsedeyim.
Ankara’da Yemek
Hacıbayram Dönercisi, Nazım Usta: Hacıbayram Cami’nin bulunduğu alanda karnımızın sesine kulak vererek girdiğimiz mekanda meşhur döneri ve iskenderi denedik. Lezzet olarak orta kalitede diyebilirim. Ücretleri ise döner 20 TL, iskender 23 TL.
Tahtakale Kahvecisi, Hamamönü: Üniversiteden arkadaşımız Sinan’ı beklerken yorgunluğumuzu gidermek adına kahve içelim istedik. Hangi mekana gideceğimiz konusunda çok kararsızdık ki, Tahtakale Kahvecisi’nde karar kıldık. Çikolatalı kahve istememize rağmen garson arkadaşımızın dibek kahvesi önerisiyle fikrimizi değiştirdik. Abartmıyorum hayatımda içtiğim en güzel kahvelerden biriydi. Sunumu harikaydı. Tadı hâlâ damağımda 🙂 Ankara’ya yolum düşerse kesinlikle yine gidip, içeceğim. Tek kötü yanı birkaç yudumda bitmesi 😀 Fiyatı ise 7 TL idi yanlış hatırlamıyorsam.
The Bigos: 7. caddenin yakınlardaki bu kafeye Sinan’ın önerisiyle geldik. Ankara’daki kafe anlayışının küçük şehirlerdekinden farkını burada biraz olsun anlamış oldum. Yediğimiz ürünlerin fiyatları 18-20 TL civarı.
Samir Kafe: Mogan Gölü kenarında yaptığımız köy kahvaltısı. Lezzet olarak güzel olsa da fiyat olarak pek hoşuma gitmedi 🙂 Fotoğrafta gördüğünüz kahvaltı, demlik çayla beraber 60 TL.
Marco Pascha Cafe: Başkente vedayı 7. caddede karnımızı doyurarak yaptık. Yine bana farklı gelen konseptte bir kafe. Yediğimiz ürünlerin fiyatları 18-20 TL civarı.
Ankara’da Konaklama
Hotel Abro Sezenler: Sıhhıye Metrosu’na 5 dakikalık yürüme mesafesinde bulunan, konumu nedeniyle tercih ettiğim otelden memnun olarak ayrıldım. Otel çevresinin güvenliği, odanın temizliği ve konforu konusunda bir sıkıntı yaşamadım. Sabah kahvaltısından önce otelden ayrıldığım için o konuda yorum yapamayacağım. Konaklamaya 82 TL ödedim. Ulus’ta baktığım fiyatı daha uygun otelleri, çevrelerindeki eğlence mekanlarından dolayı seçmedim.
Bu kadar yazmışken bir de haritamı ekleyeyim.
Artık veda zamanı… Gezi boyunca bana ayak uydurmakta hiç zorlanmayan arkadaşım Candan’a ve hiç olmazsa bir akşam vakti görüşebildiğim Sinan’a bu yazı vesilesiyle bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum 🙂 İnsanın gezerken uzun zamandır görmediği arkadaşlarını görmesi çok güzel bir duygu…
Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel
Yorumlar
irem
(30 Mart 2017 - 15:53)Ankara’ya defalarca gitmiş bir insan olarak görmediğim ne kadar da çok yer varmış dedim, bir sonraki Ankara gezim kesinlikle çok daha farklı olacak. Bana rehber olacak bu yazınız için teşekkürler.
Serdar
(30 Mart 2017 - 22:05)Çok teşekkürler İrem Hanım 🙂