Kütahya’ya Nasıl Gittik?
Ege Bölgesi’nde İzmir, Aydın gibi iller denize kıyısı olduğu için çok rağbet görüyor, turist çekiyor. “Peki iç kesimlerde yer alan Manisa, Uşak, Kütahya, Afyon gibi iller ne olacak? Bu illeri ziyaret etmeyelim mi? Tarihi geçmişlerine tanıklık etmeyelim mi?” gibi sorular kafamızda dolanırken Manisa’yı odak noktamıza koyacak şekilde mini turumuza başladık. Mini turumuzda Manisa’da düzenlenen ve katılmamız gereken kurs nedeniyle burayı odak noktası olarak belirledik ve Ege Bölgesi’nin iç kesimlerini gezdik (Manisa ve Uşak için tıklayın). Yazımızın başlığından anlayacağınız üzere Kütahya da gezdiğimiz iller arasında yer aldı. Mini tur dediğime bakmayın, kısa sürede o kadar çok yere gitmişiz ki, hala geriye dönük konuşmalarımızda haritada nasıl bir rota çizdiğimize akıl sır erdiremiyor, kendi aramızda “Deli gezmişiz.” diyerek gezimizi özetliyoruz 😀

Kütahya’da Gezilecek Yerler
Uçakla Trabzon’dan yola çıkıp Ankara’da havalimanından araç kiralayarak başladığımız gezimizde; sınırlarını işgal ettiğimiz iller Manisa, Kütahya, Uşak, İzmir, Eskişehir, Afyon ve Burdur‘dan oluşuyordu 😀 Gezimizin Kütahya ile ilgili olan kısmı Manisa’ya giderken ve Manisa’dan dönüşte uğradığımız yerler olarak 2 gruba ayrılabilir. Ancak derli toplu olması açısından gezilecek yerleri Kütahya merkez ve çevresi olmak üzere 2 gruba ayırıp anlatmayı uygun gördük. Yoksa 8 rakamına benzeyen yol rotamıza göre Kütahya’yı nasıl gezdiğimizi anlatırsak kafanız çok karışacak 😀

Kütahya’nın Merkezinde Gezilecek Yerler
Kütahya Ulu Cami
Yıldırım Bayezid tarafından 1410 yılında yaptırılan cami, Kütahya’nın en büyük iç mekana sahip camisi konumunda. Sütunlarının Aizanoi Antik Kenti‘nden getirilmiş olması camiye farklı bir özellik kazandırmış. Ayrıca iç süslemeleri de oldukça dikkat çekici. Caminin şehir merkezindeki özel konumu nedeniyle gezilip görülecek yerlere yürüme mesafesinde. Bu nedenle bizim yaptığımız gibi merkezde yapacağınız gezinize Ulu Cami‘den başlamanız sizin için iyi olabilir. Böylece caminin çevresindeki gezilecek yerleri kısa süre içinde yürüyerek görebilirsiniz.

Kütahya Arkeoloji Müzesi
Arkeoloji Müzesi, Umur Bin Savcı tarafından 1314 yılında yaptırılan Vacidiye Medresesi içinde oluşturulmuş, Ulu Cami’nin hemen yanında bulunmakta. Bu müzenin en güzel yanı sıkıcı duvarlar arasına hapsedilmemiş olması. Müzenin kapısından içeri girdikten sonra dikkatinizi ilk çeken Amazonlar lahdi ve kesme taşların ortamda yarattığı ambiyansın hoşluğu oluyor. İçeride eski uygarlıklara ait eşyalar bulunmakta.

Çini Müzesi
Topraktan elde edilen ürünler, dünyanın pek çok yerinde seramik ve porselen gibi isimlerle bilinse de Türk’ün sanatının bir göstergesi olarak ülkemizde çini olarak bilinmektedir. Çini sanatının da en güzel örneklerine Kütahya’da rastlanmaktadır. Yine dünyada Türk çiniciliğini halen aktif biçimde temsil eden ve bu sanatı gelecek nesle taşıma gayreti içinde olan tek merkez Kütahya’dır.

Bizler de Çini Müzesi ziyaretimiz sayesinde çini sanatının Selçuklu ve Osmanlı Devleti zamanından kalma güzide eserlerini görme fırsatı yakaladık. Büyük çini ustası Hacı Hafız Mehmet Emin Efendi’nin eserleri oldukça dikkat çekiciydi. Ayrıca çini tabak üzerine işlenen Mustafa Kemal Atatürk’ün portresini de çok beğendik; çünkü portrenin içinde Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi yazıyordu.

Tarihi Kütahya Evleri
Tarihi Kütahya Evleri, Germiyan Sokak’ta bulunmakta. 2-3 katlı ahşap yapılar olarak ön plana çıkmaktadır. Dış görünümleri oldukça gösterişli olmasına rağmen içleri sade bir görünüme sahip. Buradaki eski evler için “Kütahya Evlerini Yaşatma Projesi” kapsamında restorasyon çalışmaları devam etmekte.

Macar Evi (Kossuth Müzesi)
Lajos Kossuth, 19. yüzyılın Macar politikacılarından biridir. Macaristan’ın Avusturya’ya karşı sürdürdüğü Özgürlük Savaşı’nda, Rusya’nın Avusturya’yı desteklemesi ve Macaristan’ın yenik duruma düşmesi sonucunda ülkesini terk ederek Osmanlı Devleti’ne sığınmıştır. Avusturya Kossuth gibi diğer mültecilerin geri iadesini istese de, bu talepleri Sultan I. Abdülmecit tarafından reddedilmiş, Kütahya’daki bu evde 1,5 yıl kalmıştır. Kaldığı süreyi hiçbir zaman sürgün olarak değerlendirmemiştir. “Ben Türklere şükran ve minnet borçluyum. Bunu mukaddes ve aziz bir mükellefiyet olarak kabul ediyorum. Türklerin milli hususiyetlerine ve asaletlerine karşı büyük bir saygı duyuyorum ve onları çok takdir ediyorum.” diyerek Türklerle ilgili düşüncelerini ifade etmiştir. Bu evde kendi Türkçe sözlüğünü yazmış, hatta Macar anayasasının ilk taslağını oluşturmuştur. Ülkesinden ayrıldıktan sonra bir daha ülkesine dönememiş olması üzücü bir durumdur. Üstelik ölmeden önce Macaristan vatandaşlığından da çıkarılmıştır.

Kütahya’daki evinin dış görünümü, işlemeleri özellikle benim beğenimi kazandı. Buradan ayrılmak istemedim; çünkü evin ahşap bölümleri çok ilgimi çekti. Ayrıca bahçede bulunan Kossuth heykelinin üzerinde “Kütahya’nın unutulmaz konuğu” yazması, Kossuth’un Kütahyalılar tarafından sevildiğinin de bir göstergesi olarak takdirimi kazandı. Ayrıca evin içinde bulunan Kossuth’a ait eşyalar Macar kültürünü yansıtması nedeniyle farklıydı. Pazartesi hariç her gün açık olan müzeyi herhangi bir ücret ödemeden ziyaret edebilirsiniz.

Jeoloji Müzesi
Macar Evi’ne çok yakın konumda bulunan müze, Şengül Hamamı‘nın içinde oluşturulmuş. Ancak biz gittiğimizde kapalı olması nedeniyle ziyaret edemedik. Ülkemizde çıkarılan madenlerin büyük bir bölümünün Kütahya’da çıkarılması nedeniyle burada böyle bir müzenin oluşturulduğunu ve ülkemizde bulunan 3 jeoloji müzesinden biri olduğunu öğrendik.

Çinili Cami
Ressam Ahmet Yakupoğlu tarafından 1973 yılında yaptırılan Çinili Cami, Kütahya’nın kültür sanat koleksiyonuna kazandırılan en önemli yapılardan biri. Camiye dışarıdan baktığınızda turkuaz rengiyle hemen dikkatleri üzerine çekiyor. Yakından baktığınızda ise iç ve dış mimarisinde çinilerin kullanıldığını fark ediyorsunuz. Ancak iç duvarlarının yağan yağmur nedeniyle su alması ve kabarıp dökülmesi böylesine güzel caminin nazar boncuğu olmuş. Bu nedenle bir an önce onarım çalışmaları yapılmalı diye düşünüyoruz.

Kütahya Kalesi
Bugüne kadar gördüğüm en güzel kalelerden biri 🙂 Bizanslılar tarafından 5. yüzyılda yaptırılmasına rağmen yıllara meydan okuyan farklı yapısıyla beğenimizi kazandı. Evliya Çelebi’ye göre 72 burca sahip. Ayrıca şehri kuş bakışı olarak görme imkanı sağladığı için hafta içi olmasına rağmen epey kalabalıktı. Gelen turistlerin mutlaka uğraması gerektiğini düşünüyoruz.

Kütahya Kervansarayı
Çiniciler Çarşısı olarak da bilinen Kütahya Kervansarayı, daha içeri girmeden dış görünüşüyle dikkatleri üzerine çekiyor ve merak uyandırıyor. Kervansarayı gezenler içerisinde porselen cennetine düştüğünü, alışveriş yaparken buradan çıkmak istemediğini, her şeyden almak istediğini, burasının hediyelik eşya konusunda Kütahya’da gidilebilecek en iyi yer olduğunu belirtenler olduğu gibi seramik ve porselenlere bu kadar para vermenin veya sırf satın almak için Kütahya’ya gitmenin gereksiz olduğunu düşünenler de var. Ayrıca bizim gibi hiçbir şey satın almayıp kervansarayı mimari özellikleri açısından hızlıca inceleyip kadraja aldıktan sonra yeni yerler görmek için terk edenler de… 😀

Kütahya Saat Kulesi ve Vazo
Kesme taştan yapılan Saat Kulesi 19. yüzyılda yaptırılmış. Üzerindeki çini işlemesi ve tepesindeki külahı ilgi çekici. Yine Kütahya’da Valiliği’nin önünde bulunan Kütahya çinileriyle bezenmiş vazo da sokakta yürüyenlerin dikkatini çekiyor.


Dönenler Mevlevihanesi
Mevlevi kültürünün yaşatıldığı önemli merkezlerden biri olan Dönenler Mevlevihanesi‘nin mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olduğu söylense de restorasyon çalışmaları nedeniyle biz gittiğimizde kapalıydı, içini göremedik. Önündeki caddede bulunan semazen heykeli dönüyor ve dönen heykel buradan geçen herkesin mutlaka dikkatini çekiyor.

Kütahya’nın Çevresinde Gezilecek Yerler
Dumlupınar Şehitliği
Afyon Kocatepe’de başlayıp Dumlupınar’da sona eren Başkomutan Meydan Muharebesi‘nde şehit düşen evlatlarımızın anısına açılmıştır. Şehitliğin içerisinde anıtlar bulunmaktadır. Bu anıtlardan 9 gün arayla şehit düşen baba oğulun hikayesinin anlatıldığı anıt bizi derinden üzdü. Bu vatan kolay kazanılmadı. Bu hikaye yaşanan binlerce hikayeden sadece biri. Gelecek nesillere bu vatanın kolay kazanılmadığını iyi anlatabilmek için mutlaka hem Çanakkale hem de bu bölgedeki şehitliklerin ziyaret edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Belki bu sayede ülkemiz için doğru adımlar atarak, gelişmiş bir ülke olabiliriz. En azından vatan topraklarını yabancılara satarken daha doğru kararlar verebiliriz.

Zafertepe Anıtı
Atatürk’ün Başkomutan Meydan Muharebesi’nde “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” sözünü söylediği yerdir. Buradaki anıt değişik yönlere bakan üçgen bloklardan oluşmaktadır. Türk milletinin haksızlığa karşı tek vücut halinde savaştığının bir göstergesidir. Burada anıtın yanı sıra savaşta kullanılan uçakların maketleri de bulunmaktadır.

Şehit Sancaktar Mehmetçik Anıtı
Atatürk 31 Ağustos 1922’de savaş alanını gezerken şehitler arasında düşman topçu mermisinin açtığı çukurda bir sancaktar görür. Aziz şehit toprağın üstünde katılaşmış kolu ile sancağı dimdik tutmaktadır. Bunun üzerine Atatürk’ün emriyle Zafertepe‘de bir anıt yaptırılmıştır. Ancak bu anıt 1964’te çeşitli nedenlerle yıkılmış, 1979’da yeniden yapılarak ziyarete açılmıştır.

Dumlupınar Kurtuluş Müzesi
Kurtuluş Savaşı’nda kullanılan silah ve kılıçların yanı sıra savaşı anlatan belge ve fotoğrafların sergilendiği müze 1997’de ziyarete açılmıştır. Mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri. Burada gördüğünüz silahlar sizlere duygusal anlar yaşatıyor.

Dumlupınar Atatürk Karargah Evi
Kurtuluş Müzesi’nin hemen yanında bulunan Atatürk Karargah Evi, restorasyon çalışmaları sonrasında 2003’te ziyarete açılmış. Burada savaş alanlarını gösteren bir harita mevcut, Kurtuluş Savaşı’ndaki cephelerimizi inceleyebiliyorsunuz. Kurtuluş Müzesi’yle yan yana olması nedeniyle bu bölgeye gelmişken, ziyaret etmeden ayrılmanın doğru olmayacağını düşünüyoruz.

Kurtuluş Parkı
Kurtuluş Müzesi, Parkı, Karargah evi hepsi birbirine çok yakın konumda, mutlaka ziyaret edilmeli. Parkın içinde 2 adet top ve 1 tane de anıt bulunmakta.

Aizanoi Antik Kenti
Roma Döneminin en önemli antik kentlerinden biri olan Aizanoi Antik Kenti, gerçekten çok güzel. Burada zamanında 80 bin kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Burada Anadolu’nun en iyi korunmuş tapınağı olarak bilinen Zeus Tapınağı’nın yanı sıra, Sütunlu Cadde, stadyum, akropol, hamam, borsa binası, köprü gibi yapılar da bulunmakta. Halen kazı çalışmaları devam etmektedir. 2012 yılında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi‘ne alınmıştır.

Zeus Tapınağı
Uzaktan baktığınızda heybetinden etkilenmemeniz mümkün değil. Yakınlaştıkça da etkilenmeye devam ediyorsunuz. Önünde Tanrıça Kybele’nin büstü bulunmakta. Bu büst tapınağın sadece Zeus’a değil Tanrıça Kybele’ye de adandığının bir göstergesidir. Tapınağın alt katı da varmış, biz son anda fark etsek de mutlaka aşağı kata inilmeli.

Sütunlu Cadde
Çok iyi korunmadığı için olacak, Zeus Tapınağı kadar bizi etkilemedi. Ancak Aizanoi’ye kadar gelmişken birkaç dakikanızı da buraya ayırabilirsiniz.

Kütahya’da Ne Yedik?
Kütahya’da ne yenir sorusunun cevabı gözleme, sini mantısı, dolamber böreği, haşhaşlı lokum, haşhaşlı pide, cimcik, oğmaç çorbası, hamur dolması, tavuklu tirit gibi yiyecekler olsa da biz yemek konusunda günün açılışını Ulu Cami’nin önünde ikram olarak verilen nohutlu pilav ile yaptık. Sabah AnadoluJet’in verdiği küçücük zeytinli poğaça ile bir süre idare etmiştik. Ama şikayetçi değildik durumdan; çünkü gezilerde öncelikli hedefimiz gezilmesi gereken yerleri tamamlamak. Yemek bu hedeflerde en arka sıralarda yer alıyor. Kütahya’ya öğle saatlerinde vardığımız için birazcık acıkmış olabiliriz, bedava yemek ayağımıza kadar gelmişken reddedemezdik. Nohutlu pilav dağıtanlardan Allah razı olsun, dilekleri kabul olsun.

Yukarıda bahsettiğim yiyeceklerden anlayacağınız üzere Kütahya’da yenilmesi gereken yiyeceklerde hamur işi ağırlıkta. Kütahya’ya kadar gitmişken en azından haşhaşlı pide için Neşe Fırını‘na uğramak gerekiyormuş. Açıkçası biz de bu nedenle Ulu Cami’nin hemen yanındaki Neşe Fırını’na uğramıştık. Ancak öğlen saatlerinde gittiğimiz için haşhaşlı pide kalmamıştı. Biz de ne yapalım, buradan çıktıktan sonra karşımıza ilk çıkan nohutlu pilav fırsatını kullandık ve yöreye özgü haşhaşlı lokum ve pide için Ulu Cami Caddesi üzerinde rastgele bir mekana girdik. Dışarıdan baktığımızda temiz olmayan görünümü nedeniyle girmek istemediğimiz bu mekana sırf lezzetlerin tadına bakabilmek için girdik. Satın alıp dışarı çıktık, arabayla giderken yedik; ama zorla yedik beğenmedik. Yine iyi ki nohutlu pilava denk gelmişiz dedik 😀
Kütahya Gezi Haritası
Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel