Çarların Şehri: Veliko Tarnovo

Sofya’da başımıza gelen talihsizliğin ardından, ülke sınırları içerisinde gezebileceğimiz yerler arayışına girdik. Daha önce de araştırmasını yaptığım Veliko Tarnovo (Tırnova), ziyaret edilebilecek en güzel yerlerden biriydi.

Veliko Tarnovo

Veliko Tarnovo Hakkında

Veliko Tarnovo, Bulgaristan tarihinde önemli bir yere sahip. İkinci Bulgar Devleti’ne 1187-1393 yıllarında, Bulgaristan Prensliğine 1878-1879 yıllarında başkentlik yapmış bir şehir. Yantra Nehri kıyısında yerleşim gösteren şehir, Orta Çağ’dan kalma kaleleri, Osmanlı dönemi yapıları ve güzel çarşısıyla turistik bir yer.

Veliko Tarnovo

Veliko Tarnovo Gezilecek Yerler

Tsaravets Kalesi

Şüphesiz şehrin sembolü Tsaravets Kalesi. Sadece şehirde değil tüm ülkede en çok ziyaret edilen yerlerin başında geliyor.

Tsaravets

İlk yerleşimin M.Ö. olduğu bilinen Tsaravets tepesi şehrin üç önemli tepesinden biri (Tsaravets, Trapezitsa, Sveta Gora). Ulaşılması çok güç olan Tsaravets Tepesi yerleşimin ana bölgesi olmuş, İkinci Bulgar İmparatorluğu döneminde burada kale, çok önemli bir yapı haline gelmiş. Osmanlı bu kaleyi almak için 3 ay uğraşmış.

Kalenin 3 girişi bulunmakta. Ancak ziyaretçiler sadece ana giriş olan en batıdaki kapıyı kullanabilmekte. Komplekse giriş ücreti 6 Leva.

Tsaravets

Tsaravets büyük bir alan. Biz kale kompleksine girdikten sonra sol taraftan ilerleyerek rotamızı oluşturduk. Geri dönerken üst yolu kullandık ve Kral Sarayı ile Göğe Yükseliş Katedraline (Ascension Cathedral) ulaştık.

Sol taraftan ilerlediğinizde sizi Little Gate (Küçük Kapı) selamlıyor. Burası giriş-çıkış yapabileceğiniz bir kapı değil, kilit vurulmuş.

Küçük Kapı

Yolun son kısmı hainlerin idam edildiği manastır ve idam taşının bulunduğu kalıntılara çıkıyor. Burada görülecek bir şey yok. Manzarası fena değil. Yorulmak istemeyenler ve zamanı olmayanlar buraya kadar gelmese de olur.

Dönüş yolunda karşımıza gelen yapı Kral Sarayı. Burası İkinci Bulgar İmparatorlarının yaşadığı saraymış. Yolun devamı ise katedrale çıkıyor.

Kraliyet Sarayı

Kalenin en tepe noktasındaki katedral tarih boyunca birkaç yıkılıp yeniden inşa edilmiş. En son hali 1981 yılına ait. İçinde modern tarzda freskler yer alıyor.

Katedral

Kaleye girdikten sonra sağdaki yoldan ilerlediğinizde bir kuleye ulaşıyorsunuz. Kule, kale kompleksine 1930 yılında eklenmiş. Adı Baldwin Kulesi. Çar Kaloyan tarafından öldürülen İlk Latin İmparatoru I. Baldwin adına inşa ettirilmiş.

Baldwin Kulesi

Tsaravets hakkında atlanmaması gereken bir şey daha var. O da bazı akşamlar olan ses ve ışık gösterisi (Sound and Light Show). Biz denk gelemesek de Veliko Tarnovo gezinizi bu gösterinin olduğu güne denk getirmenizi tavsiye ederim. Tarihleri için tıklayın.

Tsar Asen I Meydanı: Burası Tsaravets Kalesi’ne çıkan yolun bulunduğu meydan. Bilet buradaki gişeden alınıyor. Bahsettiğim ışık şovunu izlemek için güzel bir alan.

Trapezitsa Kalesi: İkinci Bulgar Krallığı döneminde (13. yüzyılda) inşa edilen ilk kale. Yukarıda bahsettiğim üç tepeden biri olan Trapezitsa Tepesinde kurulmuş. Burada çoğunlukla dini yapılar bulunmaktaymış. Tsaravets kadar iyi korunmadığı,bulunduğu tepe yüksekte ve uzakta olduğu için, uzaktan bakmak daha ilgi çekici.

Trapezitsa Kalesi

Asen Dynasty Anıtı: Asen hanedanı, 12. yüzyıl sonlarında Bulgaristan’daki Bizans derebeylerine isyan çıkaran bir aile. İsyan işe yaramış ve Asen hanedanı yaklaşık yüzyıl boyunca Veliko Tarnovo’yu başkent yaparak Bulgaristan’ı yönetmiş. Bu ailenin anısına Yantra Nehri ve eski şehre bakan bir anıt dikilmiş. Anıtın arkasında Sanat Galerisi bulunuyor.

Asen Dynasty Anıtı

Samovodska Charsia: Şehrin en güzel caddesi. Burası 19. yüzyıl Osmanlı çarşısı. Zamanında satıcılar, Samovodska adlı köyden gelip meyve ve sebzelerini, tereyağını ve peynirlerini ve el sanatlarını Arnavut kaldırımlı zeminde satarlarmış. Zamanla büyüyen çarşıya hanlar, demirciler ve el sanatları mağazaları eklenmiş.

Samovodska Çarşı

Günümüzde çarşıda kafe/restoranlar ve hediyelik eşya dükkanları bulunuyor. El sanatlarına meraklıysanız güzel ürünler alabilirsiniz.

Samovodska Çarşı

General Gurko Sokağı: Eski Osmanlı – Bulgar evlerinin dar bir yolda buluştuğu General Gurko Sokağı, şehrin en eski sokağı. Sokağın sonunda (başı?) Yantra Nehri ve Asen Anıtı manzarası sizi bekliyor.

General Gurko Sokağı

Bulgaristan Ana Anıtı: İki önemli caddenin kesişim noktasındaki parkta yer alan anıt, 4 önemli savaşta (Osmanlı – Rus, Sırp – Bulgar, Balkan, I. Dünya) ölen Bulgar askerleri anısına inşa edilmiş. Anıtın tepesindeki “ana” ölü Bulgarlar adına diz çökmüş.

Bulgaristan Ana Anıtı

Museum “Revival and Constituent Assembly” (“Canlanma ve Kurucu Meclis” Müzesi): Müze olarak kullanılan bina 1872 yılında inşa edilen bir Türk konağı. Müzede Osmanlı egemenliği altında yapılan Hristiyan sanatı ile ilgili eserler, Osmanlı’dan kurtuluş için verilen mücadele ile ilgili belgeler ve nesneler sergilenmekte. Müzenin en üst katında ise 1879 yılında ilk Bulgar Anayasası’nın kabul edildiği Kurucu Meclis yer alıyor. Giriş ücreti 6 Leva.

Museum “Revival and Constituent Assembly”

Arkeoloji Müzesi: Pek çok medeniyete ev sahipliği yapan, Tarnovo bölgesinin bin yıllık tarihi ve kültürünü sergileyen müzede antik Çağdan Orta Çağ’a kadar birçok eser sergilenmekte. Giriş ücreti 6 Leva. Hemen yanında Cezaevi Müzesi bulunuyor.

Arkeoloji Müzesi

Holy Forty Martyrs Kilisesi (Kutsal Kırk Şehitler Kilisesi): Burası 1230 yılında inşa edilmiş bir Orta Çağ Doğu Ortodoks kilisesi. Kırk Şehitler’e ithaf edilmiş. Çar Kaloyan ve II. Ivan gibi önemli kişilerin mezarları kilisede bulunuyor. Bulgaristan’ın Osmanlı’dan tam bağımsızlığı bu kilisede ilan edilmiş.

Holy Forty Martyrs Kilisesi

Kısaca Kırk Şehitler’den bahsedeyim: İmparator Licinius, Doğudaki Hristiyanlara puta tapmalarını, inançlarından vazgeçmelerini söyler. Sebaste’de (günümüzün Sivas’ı) bulunan kırk genç asker bunu reddeder ve yargılanırlar. Vali askerlerin üstündekilerinin çıkarılıp göle atılmasını emreder. Askerler gölde donarak ölür (M.S. 320).

Holy Forty Martyrs Kilisesi

Kilisenin giriş ücreti 6 Leva. Öğrenci ücreti olan 2 Leva aldı (Küçük gördü herhalde 😅)

Church of St Demetrius of Thessaloniki: Bir Orta Çağ kilisesi daha. Birçok kez deprem sebebiyle yıkılan, soyguncular tarafından yağmalanan kilise defalarca tadilat görmüş.

Church of St Demetrius of Thessaloniki

Meryem Ana, İsa’nın Doğuşu Katedrali (Катедрален храм „Рождество Богородично”): Bulgaristan’da sıkça rastladığımız mint yeşili rengine bu katedralde de denk geldik. 19. yüzyıl sonunda inşa edilen ancak deprem sebebiyle yıkılan kilisenin yerine 1934 yılında yapımı tamamlanmış.

Meryem Ana, İsa’nın Doğuşu Katedrali

Katedralin bulunduğu yerin arkasında muhteşem bir Tsaravets ve Trapezitsa Kalesi manzarası sizleri bekliyor. Katedralin yanındaki binada, yukarıda bahsettiğim ışık şovunun kontrol merkezi bulunuyor.

Tsaravets Manzarası

Tsarevgrad Turnov Multimedya Ziyaretçi Merkezi: Kontrol merkezinin orada balmumu müzesi de yer alıyor. Orta Çağ Bulgar toplumundaki farklı toplumsal tabakaların hayatı canlandırılmış. Giriş ücreti 10 Leva. Ben girmedim, yorumlar da girilmemesi yönünde 😊

Aziz Peter ve Paul Kilisesi: Papanın Çar Kaloyan’a resmi olarak çar ünvanı vermesi üzerine, Kaloyan’ın emriyle inşa ettirilmiş. Havariler Aziz Peter ve Paul’e ithaf edilen kilise 13. yüzyılın başlarına tarihleniyor. İlgi çekici fresklere sahip kilise (netten gördüğüm kadarıyla) gittiğimizde kapalıydı.

Aziz Peter ve Paul Kilisesi

Mini Bulgaristan Parkı: Burası Miniatürk’ün Bulgaristan versiyonu. Ülkenin önemli yapılarının (Aleksandr Nevski Katedrali, Rila Manastırı gibi) minyatürleri bu parkta sergilenmekte. Giriş ücreti 10 Leva, bence oldukça fazla. Bir kısmını dışarıdan gördüğümüz için girmedik 😅

Mini Bulgaristan Parkı

Arbanasi: Tsaravets’e 4 kilometre uzaklıktaki köy, 17. ve 18. yüzyılda inşa edilen evleriyle ünlü bir yerleşim yeri. Bu evlerden ikisi müzeye çevrilmiş.

Arbanasi

Köyde St. Nikolay the Miracleworker ve St. Mary adında iki tane manastır bulunmakta. Açıkçası köy bizim beklentilerimizi karşılamadı.  Taksi kullanarak geldik (5 Leva).  Dönüş yolunda ise taksi bulamadığımız için yürüdük. Kötü bir karardı, acısı sonra çıktı 😊

St. Mary Manastırı

Transfiguration Manastırı: Bölgenin en büyük manastırı olan yapı şehrin 6 kilometre kuzeyinde bulunuyor. Manastırın orijinalinin 11. yüzyılda kurulduğu ve 14. yüzyılda özerklik kazandığı bilinmekte. Osmanlının fethinden sonra yıkılan manastır 1825 yılında tekrar kurulmuş.

Veliko Tarnovo Konaklama

Anhea Hotel: Bahçesiyle kendisini bize hayran bırakan bir otel burası. Asen Anıtı’na oldukça yakın. Çalışanlar güleryüzlü ve oldukça misafirperver. Ücrete dahil olan kahvaltı da gayet güzeldi. (Ücret: 49,5 Leva)

Anhea Hotel

Veliko Tarnovo Yemek

Shtastliveca: Şahin’i Arbanasi’den dönerken yormamın bedelini burada cebimle ödedim 😀 Güzel manzaraya sahip restoranda hayatımda ilk defa ördek eti denedim. Tadı fena değildi. Tavsiye edilen sarımsaklı ekmek de sınıfı geçti. İçecekler dahil 60 Leva ödedik.

Shtastliveca – Ördek Eti 🙂

Döner için ise tercihimiz Aladin Foods oldu.

Sonuç olarak beklentiniz yüksek olmasın. Şehir için 1 gün yeterli. Sofya’dan Varna’ya geçerken ara durak olarak kullanılabilir.

Diğer Bulgaristan yazılarım için tıklayın.

Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel

Yorumlar

    Gölge Gezgin

    (17 Ekim 2024 - 21:37)

    Harika bir gezi olmuş, ilgiyle takip ettim.
    Emeğinize sağlık.

      Serdar

      (30 Ekim 2024 - 13:27)

      Çok teşekkürler 🙂

Bir Yorum Yazın

Yazar: Serdar

Küçüklüğümden beri babam sayesinde ekonomik tatiller yaptık. Büyüdükçe babamın izinden gitmeye çalışıyorum :) Bugüne kadar kendime göre çok yer gezdim ancak bunları bloga yazma fikri arkadaşların ısrarı sonucu oluştu. Gezmek güzel şey, hayat gezince güzel :)