Canik Şelalesi’ne Gitme Kararımızı Nasıl Verdik?
İşimiz gereği sık sık saha çalışmalarımızı yürütmek üzere Trabzon’un ilçelerine gidiyoruz. Gittiğimiz her ilçede de yöre insanına o ilçenin neyinin meşhur olduğunu, mutlaka gidilip görülmesi gereken bir yerinin olup olmadığını soruyoruz. Ancak bu sefer hiçkimseye sormadan bir şelale karşımıza çıkmıştı. Durum böyle olunca gezilerimizin olmazsa olmazlarından olan şelale gezisi fırsatını kaçıramazdık 🙂
Her şey saha çalışması için gittiğimiz Tonya’da masanın üzerinde gördüğümüz Tonya Tanıtım Rehberi’ne göz gezdirmemizle başladı. Tonya’da daha önce mavi yıldız çiçekleriyle ünlü Kadıralak Yaylası’na gitmiştik. Hatta sitede yazısını da paylaşmıştık ( tıklayabilirsiniz ).Haziran ayında olduğumuz için mavi yıldız çiçeklerinin zamanı değildi ve yaylayı daha yakın zamanda görmüştük. Bu nedenle olacak ki Canik Şelalesi fikri daha cazip geldi. Hemen orada çalışan personele nasıl gidebileceğimizi sorduk. Yakın olduğu bilgisini alınca saha çalışmamızın sonunda şelale için yola koyulduk 🙂
Canik Şelalesi’ne Nasıl Gidilir?
Aldığımız bilgiler, Tonya’nın meşhur deresi olan Fol Deresi’nin yanındaki patika yolu takip edersek Canik Şelalesi’ne ulaşabileceğimizi söylüyordu. Zaten şelale de Fol Deresi’ne dökülüyordu. Biz de öncelikle Fol Deresi’ne ulaşabilmek için Tonya merkezden güneye doğru ilerledik, TOKİ evlerini biraz geçtikten sonra dereyi gördük ve arabadan indik. Sonrasında patika yoldan devam ettik. Söylediklerine göre 10 dakikalık kısa bir yürüyüş sonrası şelaleye varacaktık, ancak bizi bekleyen sürprizlerin olduğunu bilmiyorduk 🙂
Canik Şelalesi’ne Giden Patika Yol
Patikaya vardığımızda ekibimizin yarısı henüz gelmemişti. Ben, Nagehan, Masum ve Volkan önden gidecektik; Serdar, Kübra ve Tunahan da arkadan gelip bize yetişecekti. Personel abimiz de bize yolu gösterdikten sonra, arkadan gelen ekibimize de yolu tarif edecekti. Bu şekilde anlaşmıştık. Nasıl olsa mesafe kısa arkadan gelen ekip bize kolayca yetişir, ayrı ayrı yol almamızda bir sakınca olmaz diye düşünmüştük. Ancak planlar istediğimiz gibi gitmiyordu.
Kısa bir patika bizi Fol Deresi’nin kenarına indirdi. Derenin kenarındaki taşların üzerinde yürümeye başladık. Biraz ilerledikten sonra deredeki su seviyesi yükselmeye başladı; artık dere suları taşlar üzerinde yürümemize izin vermiyordu. Biz de derenin paralelindeki ormanlık alanda dereye paralel olacak şekilde yürürsek şelaleye varırız diye düşündük ve ormanlık alana saptık, ancak ormanlık alanda yol giderek zorlaşıyor, aşılması zor ağaçlar, otlar karşımıza çıkıyor ve bizi dağın yukarılarına doğru tırmanmaya teşvik ediyordu. Ne yapsak diye düşünürken ağaçların arasında küçük bir tarla ve orada çalışan çiftçileri gördük. Hemen şelaleye nasıl gidebileceğimizi sorduk. Bizi tarlayı ormanlık alandan ayıran dikenli tellere yönelttiler. Bu tellerin arasından geçip patikayı takip ederek, şelaleye varabilecektik…
Dikenli tellerin arasından zor da olsa geçtikten sonra Amazon’lardaki balta girmemiş ormanlardan pek de farkı olmayan bir yerdeydik. Bu arada farkındaysanız geri dönmeyi hala düşünmüyor, inatla şelaleye varmanın yollarını arıyoruz 🙂 Yeterince yukarı doğru tırmanmıştık ve giderek dereden uzaklaşıyorduk, artık aşağıya dereye doğru yönelmeliydik; ancak dağın yamacı çok eğimli, biraz nemli, kayıp düşmeden inmek imkansız olacak gibi görünüyordu. Bu ekibi kimse yıldıramazdı, ne yapılacak edilecek, o şelaleye gidilecekti. Arada bir aramızda söylenmeye çalışanlar olsa da bu çaba boşa gidiyordu. Önümüzde bize liderlik yapan Masum ve Nagehan vardı ve pes etmeye hiç niyetleri yoktu 🙂
Şelale yolunda eğrelti otu, ısırgan otu ve adını bilmediğimiz çeşit çeşit otlarla savaşırken kayıp düşüp yaralanmamak olmazdı. Bu sırada ısırgan otlarının tenimizde bıraktığı yanma ve kaşınma hissi de uzun zaman unutulmayacak cinstendi 🙂 Dereye inmek için metrelerce yüksekten aşağıya atladığımıza da değinmeden geçmemeliyim. Hadi atladık diyelim geri dönüp atladığımız yeri nasıl tırmanacağız diye de düşünmüyoruz. Gözümüzü o kadar karartmışız yani… Derken Volkan’la birlikte artık devam etmeme kararı aldık. Bu sırada çekmeyen telefonlarımız çekmeye başladı, arkadan gelen ekiple haberleştik. Onlar da yola devam etmeme kararı almış, geri dönüyordu. Yapılacak tek bir şey vardı, Nagehan ve Masum’u şelaleye gönderip dönmelerini bekleyecektik. Ancak birkaç dakika dinlendikten sonra Volkan’la tekrar yola koyulma kararı aldık. Zaten dere kenarına inmiştik; bundan sonra kayalarla baş edersek şelaleye varacağımızı tahmin ediyorduk.
Canik Şelalesi
Beklenen an gelmişti. Zor da olsa Canik Şelalesi artık karşımızdaydı. Azmin zaferiydi 🙂 Bol bol fotoğraf çektik, çekildik, zorlu yolla ilgili espiriler yapıp durduk.
Artık dönmeliydik; çünkü yaklaşık 1 saattir yoldaydık ve ekibin geri kalanı geri dönmüş, bizi bekliyordu. Derken şelaleden 50 metre uzaklaşmamıştık ki ekibin geri kalanının bize doğru geldiğini gördük. Tabi onlara kovboy şapkalı bir adam ve 2 arkadaşı eşlik ediyordu 🙂 Geri dönme kararı aldıktan sonra yolda bu adamlarla karşılaşmışlar, daha önce kullandıkları yolun yanlış olduğunu öğrenmişler. Adamlar da hadi biz de oraya gidiyoruz, size doğru yolu gösterelim diyerek önlerine katmışlar bizimkileri 🙂 Bu sefer dağa tırmanmadan dereye paralel olacak şekilde yürüyerek şelaleye kadar yürümüşler; ancak yine de kolay olmamış şelaleye varmak. Onların ekibinde de kayanlar düşenler olmuş. Çok şükür ki ciddi bir yaralanma meydana gelmemiş.
Arkadan gelen ekip de burada fotoğraf çekildikten sonra, dönüş için hazırdık. Biz dönerken, adamlar da şelalede yüzmek için hazırlık yapmaya başlıyorlardı. Ancak söylemeliyim ki daha önce burada boğulanlar olmuş, dere sanıldığından ve göründüğünden daha derin. Dikkatli olmakta fayda var.
Canik Şelalesi’nden Geri Dönüş
Dönüş yolunda nispeten daha düz bir yolu kullandık, ancak bu sefer de ayağımız kaydığında doğrudan dereye yuvarlanma riski taşıyorduk. Pes etmedik, zor da olsa dereye yuvarlanmadan geri dönmeyi başardık.
Ertesi gün aldığımız haber Volkan’ın koluna kene konmuş, acile gitmiş. Çok şükür ki bölge keneleri zararsız. Nagehan da yılan görmüş yolda; ama bize hiç çaktırmadı. Söyleseydi ne yapardık, yola devam eder miydik, bilemiyorum.
Canik Şelalesi’nin Yeni Yolu
Şelaleye giden sürprizlerle dolu patika yolda, biz gittikten birkaç ay sonra “Canik Şelalesi Kıyı Koridoru Peyzaj Projesi” kapsamında yol düzenleme çalışmaları başlatılmış ve Fol Deresi boyunca tahtadan yapılma bir zemin oluşturularak ağaçları kesmeden doğaya zarar vermeden şelaleye varmak çok daha kolay hale getirilmiş. Yeni yol yapıldıktan sonra sosyal medyada gördüğümüz şelale ve çevresinin karlı fotoğrafları, şelaleye tekrar gitmemiz için bizi teşvik ediyordu. Yeni şelale yolunda karlıyken yürümek ve kar manzaralarını suyla birleştirip harika görüntüler kadraja almak istiyorduk. Bu isteğimizi kısa süre içinde gerçekleştirebildik ve Gezmek güzel şey site yönetici Serdar, liseden arkadaşlarımız Samet ve Ahmet’le beraber yola çıktık. Yeni yolda 10 dakikalık yürüyüş sonrası şelaleye vardık 🙂 Karlar epey erimiş olsa da Canik Şelalesi’ni yeniden görmek güzeldi. Bu gezi sayesinde Tonya’nın Canik Şelalesi ve Kadıralak Yaylası gibi gezilmesi gereken önemli yerleriyle daha fazla turist çekeceğine olan inancım da artmış oldu. Sadece gidecek olanlar için önemli bir uyarı: “Dilediğinizce gezin görün ama; lütfen gelecek nesilleri de düşünerek doğaya zarar vermeyin!” 🙂
Teşekkür
Her şeye rağmen şelaleye varan, yolda yürürken takım ruhu ile birbirine destek olan arkadaşlarıma, yol gösteren kovboy ve arkadaşlarına, şelale çok yakın 10 dakikalık yol diyen personele, bizi orman yoluna sürükleyen çiftçilere çok teşekkürler 🙂 Sizler sayesinde macera dolu bir yolculuk yaptık ve gezdiğimiz şelalelere bir yenisini daha ekledik 😀
Şelale yolunda yürümenin çok daha kolay olduğu ikinci gezimizde ise yürüyüş süresini epey kısaltan tahta yoldaki yürüyüşümüze eşlik eden arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. Sizler sayesinde şelalenin karlı halini de görmüş olduk 😀
Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel