Kırşehir’e Neden Gidilir?
Uzun süre Trabzon’da geçirdiğimiz tatilsiz, yıllık izinsiz geçen aşırı yorucu stresli ayların ardından tez sınavımızı vermiştik, artık rahat bir nefes alabilir, gezilerimize kaldığımız yerden devam edebilirdik. Ancak mevsimin kış olması elimizi kolumuzu bağlıyordu. Aralık ayında nereyi gezebilirdik? Gidilecek görülecek çok yer var; ama hava çok soğuk. Ya gezilerimizin olmazsa olmazı yürüyüşlerimizi nasıl yapacaktık? Yıllık izin aldık almasına; ama kara kara düşünüyoruz. Kafamızda bir sürü plan var, engeller çok, bir türlü karar veremiyoruz nasıl yapsak nereye gitsek diye. Sonunda fikir uçuşmalarımızı kontrol altına aldık ve gideceğimiz yerleri belirledik. Ankara’nın çevresinde yer alan Kırıkkale, Kırşehir ve Aksaray gittiğimiz iller arasında yer aldı.
Aslında bu illerimizin çok fazla ayırt edici özellikleri yok; ama yine de gezip görmeye değer yanları var. Örneğin Kırşehir’de Neşet Ertaş’ın mezarı var, Hamidiye Cami var. İşte bütün bu meraklarımızı gidermek için Trabzon’dan Ankara’ya uçtuk, araba kiraladık ve düştük yollara. Kırıkkale, Aksaray ve Nevşehir‘i kiraladığımız araba ile gezdik. Ya Kırşehir’i nasıl gezdik?
Kırşehir’e Nasıl Gidilir?
Araba kiraladık kiralamasına; ama Kırşehir’e arabayı havalimanına teslim ettikten sonra gitmeyi tercih ettiğimiz için bu gezimizde ulaşım aracımız otobüs oldu. AŞTİ’ye vardığımızda 5 dakika sonra kalkacak olan “Şanal Kırşehir” adlı otobüs firmasının seferine yetiştiğimiz için kendimizi şanslı hissediyorduk. Hiç beklemeden yola koyulduk. Bindiğimiz otobüsün büyük ve konforlu olması da bizim için şans göstergesiydi. Açtık, birer film seyrettik. Zaten 3 saatlik yol, hemen biter diye düşündük. Yolun yarısında otobüsün bozulmasıyla aslında o gün o kadar da şanslı olmadığımızı anlamış olduk.
Otobüs gaz almıyordu. Bu yüzden önce yavaşladı, sonra en yakın sanayiye girdi. Sanayide kısa süre bekledikten sonra yola koyulduk. Tamir edildiğini düşünmüştük. Hatta otobüsten aşağıya inmedik bile. Sonra kısa bir süre geçti ve otobüs tekrar yavaşladı. 10 km sabit hızla gitmeye başladık. Böyle gidersek bu yolu bitiremeyiz diye geçirdik içimizden. Sonunda Kırıkkale civarında Podium Alışveriş Merkezi’nin önünde durduk. Beklentimiz “Firma bize yeni bir otobüs gönderecek ve güzel güzel yolumuza devam edeceğiz.” şeklindeydi. Ancak şoför bey, bize yakıt deposu geri kaçtığı için arabanın gitmediğini, en yakın petrol ofisinden yakıt getirteceklerini söyledi. Sanırım burada yarım saat kadar bekledik. Tabi bu arada ben sabah kahvaltısı yapmadığım için çok açtım, Serdar ise otelde kahvaltı yapabilmişti. Vakit geçmiyor madem, AVM’ye girelim dedik. AVM’nin çıkışında lokmacı görmüştüm, oradan biraz lokma alır, açlığımı gideririm diye düşünüyordum. Tahmin edin bakalım lokmacıdan lokma alabildim mi 😀 Tabii ki alamadım; çünkü lokmacıda satış yapan personel yerinde değildi ve otobüs kalkmak üzereydi, AVM’ye geri dönemezdik. Yine aç aç ve 10 km hızla devam ettik yola.
Artık canımız sıkılmaya başlamıştı. Planlarımıza göre 3 saatte gideceğimiz Kırşehir’e bir türlü varamıyorduk. Bu şekilde de varmamız mümkün değildi. Daha fazla devam edemedik yola ve otobüs Hasandede Cami‘nin yakınlarında müsait bir yerde durdu. Şoför ve muavin beyler otobüsteki eşyalarımızı alıp derhal otobüsten inmemizi söylediler. Şanal Kırşehir’in bizden 3 saat sonra kalkan seferi yakınlardaymış. Yol üstünden bizi alacakmış. Bu sırada farkındaysanız hala yeni bir otobüs gelmiyor. Apar topar indirildiğimiz otobüsün dışında üşüyerek geçirdiğimiz yarım saatin sonunda otobüs gelebildi. Tabii ki otobüste yeterince yer olmadığı için yolcuların büyük bir çoğunluğu ayakta kaldı, Serdar da dahil. Ben açlıktan ölüyorum tabi, tansiyonum düştü; oturmam gerekti, yolculuğu ayakta tamamlayacak gücüm kalmamıştı. Kırşehir’e oturarak gidebilmek bu yolculukta kendimi şanslı hissettiğim tek şey oldu. Anlayacağınız siz siz olun, yolculuklarınızda Şanal Kırşehir firmasını tercih etmeyin!!!
Kırşehir’de Gezilecek Yerler
Türk Büyükleri ve Ozanları Anıtı
Kırşehir Otogar’a indikten sonra servisle şehir merkezine geldik. Gezimize Türk Büyükleri ve Ozanları Anıtı ile başladık. Burada eski Türk hükümdar ve ozanlarının büstleri, büstlerin altında da bu kişilerle ilgili kısa bilgiler yer almakta. Anıtların ortasında da Atatük’ün büstü bulunmakta. Büstün altında “Türk evladı ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” yazmaktadır.
Cacabey Medresesi
1270’li yıllarda Kırşehir Valisi Nureddin Cibril Bin Cacabey tarafından yaptırılmış olan Cacabey Medresesi şehir merkezinde meydanda bulunmakta. Ayrıca meydanda medrese dışında Hoca Ahmet Yesevi Cami, Atatürk’ün atın üzerinde olduğu bir heykeli de bulunmakta.
Ahi Evran-ı Veli Cami
Esas adı Mahmud Bin Ahmet Ebu’l Hakayık Nasırud-din olan Pir Ahi Evran-ı Veli 1171 yılında Horasan’ın Hoy kasabasında doğmuş. Ahmed-i Yesevi gibi büyük Türk alimlerinden ders alarak zamanın sayılı alimleri arasında yer almış. Anadolu’ya gelip Kırşehir’e (eski adı Gülşehir) yerleştikten sonra Büyük Ahi Teşkilatı’nı kurmuş, liderliğini yapmış, 32 çeşit mesleğin ustası ve piri olmuştur. Caminin içerisinde türbesi de bulunmaktadır. Kırşehir’e kadar gitmişken böylesine önemli bir zatın türbesi mutlaka ziyaret edilmelidir.
Hamidiye Cami
Kırşehir’de görmeyi en çok istediğimiz yer Hamidiye Cami‘ydi. Burası benim hayatımda gördüğüm en ilginç cami, çünkü iç mekan tasarımı gerçekten çok ilginç hatta dünyaca ünlü. Vaktimiz olsaydı yüreyerek gideceğimiz camiye ve bir sonraki durağımız olan Neşet Ertaş’ın kabrine taksi tutarak gittik. Taksi şoförü abimiz de daha önce bu camiyi görmemiş. Gitmişken o da görmüş oldu. Yalnız kapısı kapalıydı, bir ara içeri giremeyeceğiz diye çok korktuk. Sonra caminin altındaki mescitin kapısının açık olduğunu fark ettik. Buradan caminin içine giren merdivenleri takip edince bahsettiğim ilginç iç mekan tasarımını görmüş olduk. İç mekan tasarımı yapılırken Bakara suresindeki bir ayetten esinlenilmiş, bu ayette geçen ve cenneti tasvir eden cümleler dikkate alınmış. Halıları çimen, tavanı gökyüzü gibi. Duvarlarında ağaçlar, mihrabında şelale var. Caminin dışında ise Arapça harflerle Allah yazıyor.
Neşet Ertaş’ın Kabri
Babası da saz ve türkü üstadı olan Neşet Ertaş, türkülerinde “Garip” mahlasını kullanırdı. UNESCO tarafından yaşayan insan hazinesi olarak kabul edildi. Kendisine “Devlet Sanatçısı” ünvanı verilmek istendiğinde ise reddederek halk sanatçısı kalmayı tercih eden yüce gönüllü bir insandır. Babası ve abisinin de kabri burada. Kırşehir’e yolunuz düşerse mutlaka ziyaret edin.
Kırşehir Kentpark
İç Anadolu’daki pek çok şehirde rastlayabileceğiniz Kentpark‘lar, Anadolu insanının denize olan özlemini giderecek nitelikte yapılmış. Ancak Kırşehir’deki Kentpark, Eskişehir’deki kadar ilgi çekici nitelikte değil. Burada Yılmaz Büyükerşen’in Eskişehir’e kendini adamışlığının payı büyük olsa gerek. Kırşehir için bakacak olduğumuzda şehrin en büyük ve en gösterişli parkı konumunda. Buraya gelirseniz suni gölün kenarındaki yürüyüş yolunda yürüyüş yapabilir, cafe ve restoranlarda bir şeyler atıştırabilirsiniz.
Obruk Gölü
Kırşehir’in Mucur ilçesinde yer alan Obruk Gölü çok ilginç bir göl. Nedeni göle uzaktan baktığınızda fark edememeniz; çünkü obruk olduğu için 100 metrelik çukurun içinden bulunuyor. Gölün bulunduğu alanın ancak yanına gideceksiniz ve aşağıya doğru bakacaksınız ki gölü görebilesiniz. Benim açımdan farklı bir deneyim oldu. Göl yüzeyinde su bitkileri ve sazlıklar vardı; içinde de balıklar yüzüyormuş, ama o kadar göremedik 😀
Mucur Yeraltı Şehri
Kapadokya bölgesinde pek çok yer altı şehri bulunmakta. Hatta bunların en meşhurları Derinkuyu ve Kaymaklı Yeraltı Şehirleri. Mucur’a kadar gitmişken buradaki yeraltı şehrini de görmek istedik. Normalde giriş ücretsiz olsa da kapıdaki görevli bize kolonya tuttu; biz de ona bir sakal attık 😀 İçeriye girdik; ama dar aralıklardan geçme çabalarımız benim ilgimi pek çekmedi. Ufak bir uyarı da yapalım. Kapalı alan korkusu olanlar gitmesin.
Kırşehir’de Ne Yenir?
Taksi Şoförü abimize nerede yemek yiyelim diye soracak olduk, az kalsın bizi kendi evine götürecekti. Sanırım Kırşehir’in insanı çok misafirsever 🙂 Abimizi zar zor ikna ettik ve uzun süreli açlık sonrası nihayet dışarıdan bakınca esnaf lokantası gibi görünen Aşçıoğlu Kebap Restoran‘ın kapısından içeri girdik. Giriş katı küçücük olan mekanın giriş katında mutfak gibi kullanılıyor. Alt katı ise gayet geniş ve aile salonu burada. Duvarda Neşet Ertaş’ın resminin basılı olduğu küçük halılar var. Bu yöreye özgü olan köfteden ve ciğer şişten yedik. İkram olarak acılı ezme ve çiğ köfte de geldi. Uzun süren açlıktan sonra yiyecekler ilaç gibi geldi 😀 Bizim yediklerimiz dışında yörede meşhur olan madımak, kesme aşı, topalak ve keşkek gibi yiyecekler de var. Dilerseniz Kırşehir’e kadar gitmişken, bu yiyeceklerin tadına bakabilirsiniz.
Kırşehir Gezi Haritası