Kapadokya’nın İncisi Ihlara Vadisi

Ihlara Vadisi’nin Oluşumu

Kapadokya’nın incisi olarak bilinen Ihlara Vadisi, Hasandağı’nın püskürttüğü lavların burada bulunan Melendiz Çayı (eski adıyla Potamus Kapadukus yani Kapadokya ırmağı) tarafından aşındırılmasıyla milyonlarca yıl içerisnde meydana gelmiş. Vadinin uzunluğu 14 km olmakla birlikte derinliği yer yer 120 metreyi bulmakta. Peki Ihlara ismi nereden geliyor? Yaptığımız araştırmalara göre bölgede çıkan maden suyunun ılık olması ve Helence’de ılık kelimesinin karşılığı olan Khliara’nın zaman içinde yozlaşması nedeniyle buraya Ihlara Vadisi denilmiş. “Kapadokya’ya gelen herkesin mutlaka buraya uğraması gerekir.” diye düşünüyoruz 🙂

Ihlara Vadisi

Ihlara Vadisi’ne Giriş ve Aşağı İniş

Giriş için müze kart geçerli, müze kartınız yoksa 30 TL ödemeniz gerekiyor. Müze kartımız olduğu için kartlarımızı göstererek turnikelerden geçtik ve güzel manzarayı (Peristrema) seyrede ede, fotoğraf çeke çeke merdivenlerden aşağıya indik. Yolda yabancı bir turist kızla karşılaştık. Önce ingilizce bilip bilmediğimiz sordu ardından da hangi merdiveni takip etmesi gerektiği. Bütün merdivenler aynı yere çıktığı için ben “same same” dedim, yani “aynı aynı”. Meğer aynı anda Serdar da konuşuyormuş, ne söylediğini tam hatırlamıyorum; ama uzun uzun İngilizce cümleler kurdu. Epey şaşırmıştım. Sonra “Tabi Amerika gören insanın İngilizcesi de böyle olur.” dedim 😀

Ihlara Vadisi’ndeki merdivenlerden aşağıya inmek çok kolay 😀

Ihlara Vadisi’nde Yürüyüş

Ihlara Vadisi’ne inince hemen Melendiz Çayı‘nı görüyorsunuz ve etrafında yürümeye başlıyorsunuz. Kış mevsiminde gittiğimiz için ağaçlar çıplak, her yer renksiz. Ancak buna rağmen o kadar huzur veren bir yer ki… Kesinlikle etrafın renksizliğini kafamıza takmadık ve uzun uzun yürüdük. Bol bol fotoğraf çektik çekildik. Melendiz Çayı’nın üzerindeki köprüden karşıya geçtik. Etrafta buradan hatıra kalsın diye yaptırılan birkaç tane “IHLARA VADİSİ” yazısı var. Dilerseniz sizler de bu yazıların önünde fotoğraf çektirebilirsiniz.

Melendiz Çayı ve Köprüsü

Burada Melendiz Çayı‘nın kenarında restoran var. Kış mevsiminde gittiğimiz için restoranda kimseler yoktu ama. Doğru mevsimde giderseniz, çayın kenarında hatta üzerinde bir şeyler atıştırabilirsiniz. Çayın üzerindeki ağaçtan masalarda oturarak yemek yerken aynı zamanda ayaklarınızı suya sokabilirsiniz.

Ihlara Vadisi’nde de Bize Her Yer Trabzon 😀

Ihlara Vadisi’ndeki Kiliseler

Ihlara Vadisi, 9. yüzyıldan beri rahiplerin inziva ve ibadet yeri olarak kullanıldığı için burada çok sayıda kilise mevcut. Sümbüllü, Yılanlı, Pürenli, Ağaçaltı, Kokar, Karanlık ve Kırkdamaltı Kilise‘leri bunlardan bazıları. Yalnız şuna dikkatinizi çekmeliyim ki kilise dediğimde aklınızda canlanan şey, buradaki kiliselere tam olarak benzemeyebilir. Çünkü buradaki kiliseler, kayalar oyularak oluşturulmuş. Müslüman Türkler, Anadolu’ya yerleştikten sonra da Hristiyanlar buradaki kiliselere gidebilmiş; dinlerini özgürce yaşamaya devam etmiş. Hatta Selçuklular tarafından kendilerine hoşgörüyle yaklaşılmış. Bunun bir nişanesi olarak Kırkdamaltı Kilisesi’nin duvarına Anadolu Selçuklu Sultanı III. Mesud’un tasviri yapılmış. Ayrıca yine kilise duvarına “Yüceler Yücesi” yazarak sultana duydukları minneti ifade etmişler.

Ağaçaltı Kilisesi’ndeki freskler

Vadideki kiliselerden Karanlık Kilise için yaşadıklarımızı paylaşayım. Vadiye indiğinizde kiliselere gidebilmeniz için hangi yolu takip etmeniz gerektiğini gösteren tabelalar var. Bunların içerisinde Karanlık Kilise’yi seçtik ve başladık yürümeye. Serdar önde gidiyor, ben yorulduğum için biraz arkadan geliyorum. Bir de ne göreyim arkamda bir kedi var ve bizi takip ediyor. Böyle söylediğime bakmayın, aslında hayvanları çok severim; ama uzaktan 😀

Uzaktan ne güzel kedi, ne güzel mecik (koyun), ne güzel möcük (inek) diye severim hayvanları. Ama yaklaştıklarında onlara dokunamam, sevemem mesela. Siyah beyaz kedimiz bana çok yakın olduğu için ve beni yol boyu beni takip ettiği için tedirgin olmaya başladım. Birkaç kez de çığlık attım; çünkü ben aramızdaki mesafeyi açmaya çalıştıkça o koşup beni yetişiyor 😀

Durumu Serdar’da görünce, Serdar “Ben arkada yürüyeyim.” dedi. Neyse ben öne geçtim. Ama bizim kedi yine benim yanıma geliyor, bana değecek kadar yakınımda yürüyor sahibiymişim gibi 😀 Kedi beni sevdi anlaşılan dedik ve Karanlık Kilise‘ye kadar kedinin önderliğinde gittik. O da bize kilisenin önündeki kayada poz verdi. Teşekkür ettik ve geri döndük 🙂

Bizim kedi Karanlık Kilise’nin önünde bize poz verirken 😀

Ihlara Vadisi’nde Yukarı Tırmanış

“Her inişin bir çıkışı vardır.” derler. Gerçekten de öyle 😀 Kolaylıkla indiğimiz o merdivenleri tırmanmak benim için biraz zor oldu. Kimi zaman nefes nefese kaldım, kimi zaman ağırlığıma kızdım. Derken güzel manzaraya baka baka yukarı çıktık ve iyi ki gelmişiz dedik Peristrema’ya…

Vadiden yukarıya tırmanırken nefes nefese kalan ben 😀

Teşekkür

Ihlara Vadisi’ne gidebilmemi sağlayan Gezmek güzel şey site yöneticisi Serdar’a planlamaları yaptığı ve iki günde gittiğimiz toplamda 1300 km’lik yol boyunca bıkmadan usanmadan arabayı kullandığı için çok teşekkür ederim.

Gezmek Güzel Şey & Hayat Gezince Güzel

Yorumlar

    Erdinç Karakullukçu

    (4 Mart 2019 - 07:16)

    Ben olsam o kediyi de yanımda getirirdim :))

Bir Yorum Yazın

Yazar: Ceyda

Çalışma hayatımın çok yoğun ve yorucu olduğu zamanlarda hayattan kısa bir mola alarak gezmek, görmek, farklı kültürleri tanımak, yeni insanlarla tanışmak isterim. Çalışmaya verdiğim ara yeni yerler keşfetmemi sağladığı kadar işe döndüğümde de motive olmamı sağlıyor. Ayrıca eğitim amaçlı katıldığım seminer, kurs, kongre ve sempozyumlarda da gittiğim şehirlerin güzelliklerini keşfetmek için vakit ayırmaya çalışıyor, hem geziyor, hem de okuyorum. Böylece "Çok gezen mi, çok okuyan mı bilir?" sorusuna yanıtım "İkisini de yapan... "oluyor.