Bir günde kaç yer gezilir? Daha farklı sorayım. Bir gün içinde gezmek için kaç şehir değiştirirsiniz? Ben gezerken biraz abartanlardanım. Güneydoğu Anadolu turumun son günü de abarttığım günlerden birine denk gelmişti 🙂
Üniversite arkadaşım Ahmet Serdar ve onun kuzeni Ahmet Tuna ile yaptığımız turda Gaziantep ve Şanlıurfa geride kalmış, geceyi Diyarbakır’da geçirmiştik. Son günün planı ise biraz sıra dışıydı 🙂 Sabah Diyarbakır’ı gezip, öğlen Hasankeyf ‘e geçeçek; ardından Midyat’ı fethedip Mardin’de günü noktalayacaktık. Söylendiğinde bile uçuk gelen bu fikri zor da olsa yol arkadaşlarıma kabul ettirdim. Diyarbakır ve Hasankeyf gezileri sonrası bizi Midyat karşıladı.
Midyat
Daha ilçeye girer girmez Midyat ve Mardin gezilerinin nasıl geçeceğinin sinyalleri Saat Kulesi‘nin üzerinde yazıyordu: “Midyat Belediyesi Tarihi Kentler Birliği üyesidir.”
Bu arada Midyat’a varmadan önce bize ilçeyi gezdirebilecek biriyle konuştu bizimkiler. Kim olduğunu sorduğumda arkadaşımın arkadaşının tanıdığı! (zincirleme isim tamlaması 🙂 ) olduğunu öğrendim. Yani ne biz onu tanıyorduk ne de o bizi. Ama tanıştığımızda kırk yıllık arkadaşı gibi ağırladı bizi. Onunla beraber Midyat sokaklarında dolaşmaya başladık.
Her zaman fotoğraflarını görüp hayran olduğum Midyat artık benim gözlerimin önündeydi.
Gezimizin ilk durağı Konuk Evi oldu. Geçmişte Süryani bir kişiye ait olan bu konak, sahibi olunca devlete bağışlanmış. Çok da güzel yapmışlar 🙂 Artık burası Midyat’a gelen turistlerin ilk uğrak noktalardan biri.
Girişinde çok cüzi bir miktar ödüyorsunuz. Yanlış hatırlamıyorsam 1 ya da 2 TL idi.
Konuk Evi’nin terasından fotoğraf çekmek ayrı bir zevk
Midyat’ta birçok manastır ve kilise bulunuyor. Bu fotoğrafta bile 2 tanesini bir kareye sığdırabilmişim. Ama buraya gelenlere tavsiye edilen Mor Gabriel Manastırı. Burası dünyada ayakta kalan en eski Süryani Ortodoks manastırı imiş. İlçe merkezine 22 kilometre uzaklıkta bulunan bu manastırı vaktiniz varsa ziyaret edin.
Tarihi yapının bu kadar güzel korunması fazlasıyla mutlu etti beni. Sokakları da bu tarihten payına düşeni almış.
Tabii ki devlet hastanesi de 🙂
Midyat, manastır ve kiliseler kadar konaklar yönünden de zengin bir ilçe. Bir sonraki durağımız ziyarete açık olan Hacı Şehmuz Mete Konağı. Yine cüzi bir miktar vererek gezebileceğiniz bu konakta tarihte iz bırakmış ünlü kişilerin halıya işlenmiş fotoğrafları ve yeraltı mağarası bulunuyor.
Midyat’taki kısa turumuzun son adresi Midyat Kent Müzesi. İçindekiler kadar mimarisi de hoşuma giden bu müzenin bir özelliği sol taraftaki yeraltı mağarası yolundan inip müze gezisini farklı bir noktadan çıkarak tamamlıyorsunuz. Labirent gibi. Niye bu kadar hoşuma gitti bilmiyorum 🙂
Mardin
Midyat ‘ı da geride bıraktıktan sonra abisi Mardin’e doğru yol aldık. Burası bugün gezeceğimiz 4. yerleşim yeri. Saat 5 civarı olduğu için vaktimiz kısıtlıydı. Bir an önce gezimize başladık.
Okulun giriş kapısı bile ortama ayak uydurmuş. Bunların düşünülmesi çok güzel.
Gezimizin mimarları yorulsalar da hala gülmeyi başarıyorlar 🙂
Nedense ara sokaklar çok hoşuma gidiyor. Mardin’in ara sokakları çok güzeldi.
Bina anlamında ilk gezmeye gittiğimiz yer Kırklar Kilisesi. Kapalı olduğu için giremediğimiz bu kilise 569 yılında Süryaniler tarafından inşa edilmiş.
Kırklar Kilisesi’nden umduğumuzu bulamayınca yönümüzü başka bir kiliseye çevirdik. Malum Mardin’de kilise çok 🙂 Yol üstünde gördüğümüz bu kilise Mar Hırmız Keldani Katolik Kilisesi. Girişi ücretli. Yanlış hatırlamıyorsam 2TL idi. Aktif olarak kullanılan bir kilise.
Kiliseleri geride bıraktıktan sonra çevre turu yapmaya devam ettik. Kafamızı kaldırdığımızda Mardin Kalesibize bakıyordu 🙂 Ulaşımın nasıl olduğunu bilmiyorum ama kalenin çevresinde insanların olduğunu söylemeliyim. Manzarası ne kadar güzeldir kim bilir.
Mardin’de mimarisi en çok hoşuma giden binalardan birisi fotoğrafta gördüğünüz Olgunlaşma Enstitüsü. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bu bina eğitimin yanında turizme de açık olsa hiç fena olmazdı 🙂 Gittiğimizde maalesef kapalıydı.
Bu karede Mardin Kalesi, Olgunlaşma Enstitüsü ve Gazipaşa İlkokulu mevcut. Hepsinin mimarisi ayrı bir güzel.
Gezimizin son durağı bir kafenin terasından baktığımız Mardin Ulu Camii oldu. 1200 yılında yapılan bu camiinin minaresinde 8 tane boğum varmış. Bunlar, cennete açılan 8 tane kapıyı simgeliyormuş. Bulunduğumuz yerden Mardin ve Mezopotamya manzarası muazzam.
Ve bu son kareyle Mardin’e de veda ettik. Unutmadan söyleyeyim Mardin merkeze yaklaşık 8 kilometre uzaklıktaki Deyrulzafaran Manastırı ve 33 kilometre uzaklıktaki Dara Mezopotamya Harabeleri bizim gidemediğimiz diğer gezilecek yerlerdi. Ayrıca, içki kullanıyorsanız eğer; Mardin’in Süryani şarapları ünlü.
Dört günde yaptığım Güneydoğu Anadolu gezisinden sonra anladım ki, ülkemin her tarafında güzellikler keşfedilmeyi bekliyor. Bundan sonraki hedefim gitmediğim bütün illeri keşfetmek ( Tabii ki yurt dışı gezileri de olacak 🙂 )
Tekrar ve tekrar adaşım Ahmet Serdar ve Ahmet Tuna’ya bu güzel tur için teşekkür ediyorum 🙂
Hey gidi memleket okurken duygulandım midyatın sokaklarındaki çocukluğumu hatırladım sayende 🙂 Benden iyi gezmişsin yinede 🙂
not Kırklar Kilisesisi adı Mor Behnam olacak 🙂
Hatıralarına götürebildiysem ne mutlu. Benim de yıllar olmuş gideli, bir geziyi daha hak ediyor Mardin 🙂 Gezmediğim yerler var.
Notunu aldım, hemen düzeltiyorum 🙂
Küçüklüğümden beri babam sayesinde ekonomik tatiller yaptık. Büyüdükçe babamın izinden gitmeye çalışıyorum :) Bugüne kadar kendime göre çok yer gezdim ancak bunları bloga yazma fikri arkadaşların ısrarı sonucu oluştu. Gezmek güzel şey, hayat gezince güzel :)
Yorumlar
Mehmet Beşir ERSAN
(21 Mayıs 2020 - 10:07)Hey gidi memleket okurken duygulandım midyatın sokaklarındaki çocukluğumu hatırladım sayende 🙂 Benden iyi gezmişsin yinede 🙂
not Kırklar Kilisesisi adı Mor Behnam olacak 🙂
Serdar
(21 Mayıs 2020 - 10:27)Hatıralarına götürebildiysem ne mutlu. Benim de yıllar olmuş gideli, bir geziyi daha hak ediyor Mardin 🙂 Gezmediğim yerler var.
Notunu aldım, hemen düzeltiyorum 🙂