“Aşk”, “romantizm”, “balayı” bu kelimeleri Google’da aratsak “Venedik’i mi arıyorsunuz? ile karşılaşmak mümkün 🙂 Daracık sokakları, köprüleri ve rengarenk boyanmış evleriyle size bir şekilde kendini sevdiren bir şehir burası. Çiftler çoğunlukta olsa da şehirde yalnızca romantizm yaşanmıyor elbette, ben de bu nedenle annemi koluma takıp Venedik sular altında kalmadan bir an önce İtalya yolunu tuttum 🙂
Avrupa’nın en romantik şehri olarak kabul edilen Venedik, coğrafi olarak 120 minik adacık ve 400’ ü aşkın köprü barındırıyor. Daracık sokakları, rengarenk boyanmış evleriyle çok fotojenik olmasıyla birlikte; rutubet kokusuyla bir o kadar da kötü kokan bir yer.
Venedik’e Ne Zaman Gidilir?
İtalya’nın iklimi Türkiye’ninkine çok benziyor. Ama Venedik’in dönem dönem yaşanan su taşkınları gibi büyük bir problemi var. Bozulan iklim hareketleri yüzünden yağışların ne zaman artacağı ve ne zaman taşkın olacağını kestirmek zor. Yağmurun yoğun olduğu dönemde meydanların, sokakların sular altında kaldığını da düşünürsek Venedik’e gitmek için en uygun zaman bence Ağustos-Ekim ayları arası. Biz Ağustos’u tercih ettik.
Venedik küçük bir şehir, bu sebeple turistik bir gezi için bence 2 gün ideal bir süre. Şehirde toplu taşıma sadece “Vaporetto” isimli deniz aracıyla yapılıyor. Vaporettolar şehrin ortasından geçen ana kanal (ters S şeklinde) “Grand Canal” üzerinde işliyor.
Venedik’te gezmenin tadı “kaybolarak” çıkıyor. Kalabalık ve dar sokakları nedeniyle haritaları takip etmek çok zor. Bu sebeple şehirde belli başlı noktaları belirlemek gerekli bunlar “Rialto köprüsü”, “San Marco Meydanı” gibi belirgin yerler. Bu isimler bazı sokaklarda oklar ile gösterilmiş. Okları takip ederek yolunuzu buluyorsunuz 🙂
Nereleri Gezsek?
San Marco Meydanı
Burası Venedik’te anahtar nokta.. Bütün yollar buraya çıkıyor. Turistlerin yoğun, etrafının saray, müze, kilise ve restoranlarla çevirili olduğu geniş bir meydan.
Meydanda San Marco Bazilikası, Dükler Sarayı dikkat çekici yapılardan…
DİPNOT: San Marco’nun güvercinlerinin hikayesi ; Ticaret için Kıbrıs’tan gelen bir tüccar hediye olarak Venedik dükünün karısına güvercin getirir, Bir süre sonra hediye edilen güvercinlerin sayısı artar ve Venedik’in simgelerinden biri olur…
San Marco bazilikası
1800’lü yıllarda incilin dört yazarından biri olan Aziz Marco’nun kemiklerini korumak adına Bizans tarzında yapılmış. Rönesans döneminde yapılan değişiklik ve eklemelerle günümüzdeki şekline kavuşmuş.
Bazilikaya giriş ücretsiz, çok kuyruk olduğu için internetten rezerve bilet alıp, sıra beklemeden girme şansınız var.
Dükler Sarayı
Bir zamanlar Venedik dükleri tarafından konsey, mahkeme salonu ve konut olarak kullanılmış olan bir yapı. Günümüzde ise müze olarak kullanılıyor. Dükler sarayı 1603 tarihinde yapılmış ünlü “Ah’lar köprüsü, İç çekiş köprüsü, son nefes köprüsü” olarak adlandırılan bir köprü ile hapishane olarak kullanılmış bir binaya bağlanıyor. Bu köprünün neden bu ismi aldığına gelince; köprüde bulunan pencereler idam mahkumu alanların infaz edilmeye giderken dünyaya son kez baktığı yerlermiş.
Ahlar köprüsü
Gondol
Venedik demek gondol demek J oldukça romantik ve özel bir deneyim.. gondol turları 40 dakika sürüyor, 1 kişi de 8 kişide binseniz fiyat aynı 80 euro, eğer ay ışığında romantik dakikalar geçirmek isterseniz orası ayrı onun fiyatı 100 euro 🙂 Gondollar geçmiş yıllarda çöp taşımak, hasta taşımak ve itfaiye aracı olarak kullanılmış günümüzde ise şehir içinde ulaşım ve turistleri gezdirmek için kullanılıyor. Şu anda Venedik’te 400 – 450 kadar gondol var ve yapımları katı kurallarla belirlenmiş. Enleri ve boyları santimi santimine belli. Ayrıca asimetrik olarak yapılıyorlar. Bunun sebebi ise ayakta yolculuk eden gondolcunun dengesini korumak. Gondolculuk ise babadan oğula geçen bir meslek. Gondollar oldukça pahalılar fiyatları 30 bin euro’dan başlayıp 80 bine kadar çıkıyor. Siyah olmalarının sebebi ise ünlü veba salgınına dayanıyor. Salgın sırasında cesetler gondollarla taşındığı için yas rengi olan siyaha boyanıyor…
Venedik’te alışveriş
Venedik’e özgü rengarenk, çeşit çeşit maskelerden bahsetmeliyim… Tarihi 800 yıl öncesine dayanan 1979 yılından bu yana gelenekselleşen Venedik Karnavalı Şubat Ayı’nda düzenleniyor. İnsanlar bu karnavala maskeleriyle, kostümleriyle katılıyorlar. Biz eğer olur da tekrardan Venedik’e yolumuzu düşürse bu sefer kesinlikle Şubat Ayı’nda oraya gitmek istiyoruz. Boy boy ve desen desen maskelerin en ucuzu 5 euro’dan başlıyor.
Varsayımlardan birine göre Avrupa’yı kasıp kavuran ve milyonlarca insanın ölümüne sebep olan büyük veba salgını bu maskelerin çıkış noktasıymış. Veba salgını sırasında insanlar vücutlarındaki yaraları, hastalık izlerini gizlemek ve kokulardan korunmak için takmışlar bu maskeleri. Maskeler daha sonra zengin-fakir sınıf farkını bir nebze olsun ortadan kaldırmak için etkinliklerde takılmaya başlanmış. Maskelerin Bauta, Moretto, Columbino, Larva isimli çeşitleri var.
Benim gözümden Venedik eksileriyle artısıyla böyledi 🙂 umarım okurken en az benim gezdiğim kadar keyif alırsınız 🙂
Yorumlar
fatmanur
(6 Ekim 2018 - 18:18)Çok güzel aydınlatıcı bir yazı olmuş ellerinize sağlık devamını heyecanla bekliyoruz:)
Ezgi
(7 Ekim 2018 - 11:54)çok teşekkür ederim 🙂
Sabiha
(10 Ekim 2018 - 13:02)Aşkımmmm gitmiş kadar mutlu oldum okurken kendimi bu şehirde hayal ettim
ezgiselcuk
(10 Ekim 2018 - 14:05)bitanem birlikte daha güzel yerlere gidip nicelerini görelim :))